Millet 'Kaygı içinde' mi?

Kısa bir süre önce, Cumhurbaşkanı A. Gül ile görüşen K. Kılıçdaroğlu’ya ve yönetimindeki CHP’nin M. Esat Bozkurt’çu milletvekillerine bakılırsa, “millet kaygı içinde”! Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanına, “Türkiye Cumhuriyeti”nin binlerce yıllık birikimle zenginleşmiş aklı ve milletin derin irfanını acilen devreye sokmak mecburiyetindeyiz” dediğini açıkladı.
Bu yaklaşım, dökülmekte olan bir politik kültür ve mantığın rivayetler ve zor üzerinden yeniden ikamesi amacıyla bağlıdır. Sadece politik açıdan değil, tarihsel-kültürel ve kurgusallaştırılmış devlet “aklı” açısından da sorunludur. İlkin, “kaygı içinde”ki “millet” hangisidir? Millet, bir avuç sömürücü asalak üst bürokrattan ve sermayedardan mı ibarettir? Millet, sınıflara, hatta bireylerine dek bölünmüş değil midir? Her bir kesimin, sınıfın, çevrenin, örgütün, parti ve sendikanın tutumu aynılaştırabilinir mi? Hem sonra, CHP başkanının ve onun gibi düşünenlerin ifadelerinde anlam bulan “ülkenin tümüne şamil” bir “tek millet” söz konusu ise, bu milletler sorunu nasıl olurda 87 yıllık cumhuriyetin “kaderi”ne, keskin balta gibi dalmış bulunuyor?
K. Kılıçdaroğlu’nun “millet” anlayışı “tek”çilikle malul geleneksel devlet politikasının ürünü ve devamıdır. O, farklı toplumsal sınıf ve kesimlerin gizlenemeyecek denli açıklık kazanmış farklı duyarlılıklarının üstünü örtüyor; Kürt ulusunun varlığını hazmedememenin sancılarını dışa vuruyor. Feveranı ama bilim ve gerçek karşıtıdır.
“Millet kaygı içinde” diye, güya somut bir durum ve “tehlike”den söz ettiğinde, Kılıçdaroğlu, gerçeğe karşı muhalif durumdadır. Türkiye’de ve dışında yaşayanların -anlama yeteneğine sahip olanlarının- muazzam çoğunluğu, Kürt sorununun “çözümü” bağlantılı olarak gündeme getirilen girişim, tartışma ve talepleri, henüz “az çok demokratik bir çözüme” götürüp götürmeyecekleri net olmamakla birlikte, olumlu karşılamıştır. Tüm “etnik kesimler”den halkın yüzde 70’inden fazlası çözüm istemektedir. “Binlerce yıllık devlet geleneği”nden söz eden kurgucuların yaptırdıkları anket sonuçları da bu doğrultudadır. Öyleyse, Kılıçdaroğlu’nun, ya da Türk milliyetçiliği üzerinden bazı kesimleri karşıt eylemlere kışkırtanların sözünü ettikleri “kaygı” olsa olsa, MHP, İP ile Sözcü ve Aydınlık gazetelerinin başını çektiği ve CHP’nin de yönetim ve milletvekillerinin bir kesimi düzeyinde katıldıkları kışkırtıcılığın “Türkiye Cumhuriyeti”nin binlerce yıllık birikimle zenginleşmiş aklı ve milletin derin irfanını acilen devreye sokma” istemi ise, geçmişe dönük yönü ve “tarihsel anlamı” ile inkarcı, baskıcı, tehdit edici feodal ve kapitalist çıkar uğruna, “milletler”i birbirine kırdırma potansiyeline sahip olmasıyla tehlikelidir. İstenen, insanlığın binlerce yıllık biriminden yararlanıp, insanı ve Türkiye’nin Türk-Kürt ulusları, çeşitli ulusal toplulukları ve diğer azınlık milliyetlerinden tüm halk kitlelerinin insanca yaşayabilmeleri için, önlerindeki engellerin kaldırılması değildir. “Zenginleşmiş” devlet aklı ve “milletin derin irfanı”, Kürtlerin ulusal tam hak eşitliği istemiyle giriştikleri mücadelenin kazanımları olarak gündeme gelebilecek olanlara set çekmek üzere, devreye girsin isteniyor. İstenen, “akla zeval” faciattır!
“Milletin derin irfanı”nı, bir başka ulusu (milleti) zor yoluyla bu derin irfan içinde eritmek amaçlı harekete geçirmek isteyenler, varolduğu kadarıyla da ortak “irfan”ı dinamitlerler. Kılıçdaroğlu, Kürtleri Kürtlere karşı harekete geçirmekten söz etmediğine göre istediği “Türk irfanı”nın harekete geçirilmesidir. O, Türk milliyetçi tarihçilerinin “binlerce yıllık devlet geleneği” üzerine kurguyu yineliyor. Yeni Osmanlıcılara özenmiş değilse eğer, Jön Türklerden başlayıp yüz yılı ancak aşan bir Türkçü devlet geleneği üzerinden de aynı istemlerde bulunabilirdi. Kürt ulusal varlığının reddi politikalarının “devletin zenginleşmiş deneyimi ve aklı”nda esaslardan birini oluşturması çünkü, asıl bu zamanda şekillenmiştir. Bu “akıl” ve “deneyim” bugüne dek zaten devredeydi ve yaşanan kırım ve katliamlar onun eseridir. Gereken kırımcı-katliamcı “devlet aklı ve deneyimi”nin devre dışı kalması, son bulmasıdır. Devamını isteyenler, “millet” önünde de, tarih önünde de suçludurlar.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et