Yoksulların değil darbecilerin papası
Fotoğraf: Envato
Hıristiyanlığın Katolik mezhebinin devleti Vatikan yeni devlet başkanını seçti. Josef Ratzinger’in istifasından sonra, dünyanın bu en küçük ülkenin (Nüfusu sadece 993 kişi) devlet başkanlığına ilk kez Avrupa dışından; Arjantinli, faşist darbecilerin işbirlikçisi Jorge Mario Bergoglio seçildi.
İlk kez Avrupa dışından bir papa seçilmesi elbette dikkate değer. Zira, seçim öncesi yapılan analizlerin çoğunda, Katolik mezhebine mensup olanların yüzde 41’nin Latin Amerika’da yaşamasına rağmen buna denk gelen bir temsilin olmadığına dikkat çekiliyordu. Bu nedenle Avrupa dışından bir papanın seçilmesine pek şans verilmiyordu. Bu nedenle seçim sonucu sürpriz oldu.
Ama, Avrupa ile Latin Amerika Katolikleri arasında “köprü” görevi gören, her iki tarafın da kabul edebileceği, iki kıtayı bilen Bergoglio hem Avrupalı hem Latin Amerikalı. İtalya’dan Arjantin’e göç eden bir ailenin çocuğu olan yeni papa aynı zamanda İtalya vatandaşı. Yani çifte vatandaş. Bu nedenle Avrupalı da sayılır.
Papaların seçtiği ya da kendilerine verilen isimler aslında onlara biçilen misyonun sırrını doğrudan ele veriyor.
Alman Kardinal Josef Ratzinger, Papa olduktan sonra seçtiği “Benedikt” ismiyle Avrupa’da Hıristiyanlığı güçlendirme ve Hıristiyanlığın değişik mezheplerini buluşturmayı hedef olarak belirlemişti.
Ancak başarılı olamadı.
Bırakalım değişik mezhepleri bir araya getirmeyi, dinin insan yaşamının merkezine yeniden konulmaya çalışıldığı dönemde kiliselerin kan kaybetmesine engel olamadı. Ortaçağ’ı aratmayan muhafazakar görüşleri ve çocukların kilise okullarında cinsel tacize uğramasına göz yumması daha fazla itibar kaybetmesine neden oldu.
Denilebilir ki, günümüzde Katolik Kilisesi’nin Avrupa’da daha fazla insanı örgütlemesi, yeniden kiliseye çekmesi, en önemlisi dini yaşamın merkezine çekmesi mümkün görünmüyor. Özellikle genç kuşaklar arasında...
Vatikan bu nedenle en çok Katolik’in yaşadığı Latin Amerika’da işi sağlama bağlama, orada mevziler kaybetmemeyi yeni papanın misyonu olarak belirlenmiş görünür. Zira Latin Amerika’nın kaybedilmesi, Vatikan’ın marjinalleşmesi demektir.
Bergoglio’nın seçtiği “Francesco” isminin geldiği köken üstlendiği misyonu yeterince ortaya koyuyor.
İtalya’nın Umbria bölgesindeki Assisi kendinde dünyaya gelen Aziz Fransua’nın (1181-1226) takipçilerimin kurduğu ve halen Katolikler arasında önemli bir akım olan Fransiskenler, yoksulların sorunlarıyla yakından ilgilenmeyi ve böylece onları kazanmayı savunuyor.
Bergoglio’nun mensubu olduğu Cizvit akımı da yoksul gibi halkın içinde yaşayarak, uzun vadeli planlar yaparak, “İsa’nın askeri” adına misyonerlik yapmayı öngörüyor.
Bu nedenledir ki, Bergoglio’dan şimdiden “Yoksulların papası” diye söz edilmeye başlandı.
Arjantin’de yoksul çocukları için futbol takımları kurması, hastalığa yakalananlarla yakından ilgilenmesi, ayaklarını öpmesi buna referans gösteriliyor.
Keza yaptığı konuşmalarda küreselleşmenin etkilerinin olumsuz olduğuna, yoksullarla-zenginler arasındaki çelişkilere dikkat çekiyormuş...
Dünyanın içinden geçtiği süreç, ekonomik krizin de etkisiyle sınıflar arası çelişkilerin daha fazla derinleşeceğini gösteriyor.
Derinleşen bu çelişkide Katolik Kilisesi’nin yeniden güç kazanmasının yolunan Papa şahsında yoksullara daha yakın durarak güç kazanmaya çalışacağı anlaşılıyor. Papa’nın Latin Amerikalı olması ise geldiği kıta için büyük bir “siyasi mesaj” taşıyor.
1999’da Venezüella’dan başlayan halkçı hükümetler dalgası sadece sermayeyi, emperyalistleri değil aynı zamanda Katolik kilisesini de tedirgin ediyor. Nasıl ki, Polonyalı Papa 2. Jean Paul’e Doğu Bloku’na karşı mücadele misyonu biçildiyse Arjantinli Francesco I’e de kıta genelinde yoksulluk sorununu işleyen sola karşı mücadele misyonu biçilmiş görünüyor.
Ne de olsu yeni papanın Arjantin sermayesine ve cuntacı generallere hizmette yeteri kadar tecrübesi bulunuyor. Ne var ki, Latin Amerika’da geniş kitlelerin boş lafa karnı tok. 5 Mart’ta kaybettiğimiz Chavez’in açtığı yol, “yoksulluk edebiyatı” yapan Francesco I’in misyonunun boşa çıkacağını şimdiden gösteriyor.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12