15 Mart 2013 11:38

Bergoglio; 'İkinci en iyi' ehveni şer

Bergoglio; 'İkinci en iyi' ehveni şer

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İtalyan asıllı bir işçi ailesinin oğlu Arjantinli Jorge Mario Bergoglio’nun Katolik dünyasının yeni lideri seçilmesi, yeni Papa’nın 266’ıncı Papa olarak 1. Francis adını almasıyla da birleşince “Vatikan’da reform” tartışmalarını da gündemin ön sıralarına çıkardı.
Katolik dünyasının bir yandan Kilisenin çocuk tacizleri, eşcinsel ilişkiler ve kara para aklama suçlamalarıyla sarsıldığı, kapitalist dünyanın kriz, iç savaşlar ve yeni kamplaşmalarla dünyanın altüst oluşlara doğru gittiği bir dönemde Bergoglio, “en iyi ikinci tercih” sayılır.
ABD’de baba-oğul Bush dönemlerinden sonra 2008 krizi, Afganistan ve Irak’ın işgali, ABD’nin dünyanın en nefret edilen ülkesi olduğu bir dönemde bir siyahın, Obama’nın başkan seçilmesi gibi, Katolik dünyası da içine sürüklendiği çok yönlü krizden kurtulmak için radikal bir tutumla Afrikalı siyah bir Papa seçebilirdi. Çünkü böyle bir dönemde siyah bir Papa kapitalizme de Hıristiyanlığa da en iyi gelecek ilaç olabilirdi. Ancak Sistin Şapeli’nde toplanan kardinaller bu kadar radikal davranamayıp İtalyan asıllı, bir işçi ailesinden gelme Latin Amerikalıyı Papa seçerek herhalde kapitalist tekeller ve Kilisenin çıkarları bakımından “ikinci en iyi” tercihi yapmıştır.  
Gerçi yeni Papa’nın Arjantin’deki cunta dönemindeki (1974-81) sicili pek temiz değil. Pek çok papazın cuntaya karşı mücadelede ön cephede mücadele ettiği, bazılarının cunta tarafından katledildiği yıllarda Bergoglio’nun, cuntayla işbirliği yaptığı, hatta kimi papazların katledilmesinde rol oynadığı biliniyor olsa da bu günahlar, tarihinde Hitler ve Mussolini dahil en gerici güçlerle işbirliği yapmasıyla ünlü Vatikan’ı bozmaz! Bunlar bu dünya için, “Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur!” denilip geçilecek türden günahlardır.  
Bu yüzden yeni Papa’da asıl öne çıkan; onun “bir AİDS’linin ayağını yıkayıp öpmesi, işine otobüsle gidip gelen, küçük bir apartman dairesinde ikamet eden futbol ve tango tutkunu ‘halkçı bir din adamı’ olduğu”dur.
Bu özelliğinin Vatikan, Katoliklik, Hıristiyanlık, hatta kapitalist dünyadaki başkaldırıların, sisteme isyan edenlerin teskin edilmesi için öneminin farkında olunduğu için olacak ki, “yoksulların azizi” olarak bilinen Aziz Francis’in (1182-1226) adını alarak kendisinden beklenen rolün ne olduğunu anlamış görünmektedir.
Kara para aklamaları ve Kilise skandallarının istifaya zorladığı kendinden önceki 16. Benedict’in aksine yeni Papa, Kilisenin doktriner, bürokrat yanını değil “halkla ilişkiler” yanını öne çıkaracak görünmektedir.
Dahası Aziz Francis’in  Müslümanlarla arasının iyi olduğu, Haçlı Seferleri’ne karşı çıktığı, Selahaddin Eyyubi ile iyi ilişkiler kurduğu gibi özellikleri de dikkate alındığında Papa’nın, ABD ve batı emperyalizminin İslam dünyasına ve Ortadoğu’ya yönelik planlarında da kendisine bir rol biçtiği anlaşılmaktadır.
Vatikan’ın içine sürüklendiği krizden çıkmak için “ehveni şeri” seçmesi, bir kez daha insanlığı “ehveni şerin şerlerin en kötüsü olduğu” gerçeği ile yüz yüze getirmiştir. Çünkü böylece Kilise, skandalların ve gizli kapaklı ilişkilerin üstünü örtmek; Kiliseden umut kesen kesimler içinde yeni umutlar uyandırmak istenmektedir.
Ancak asıl olan skandalların, gerçeklerin üstünün örtülerek Kilise hakkında sahte umutlar yaratılması değil gerçeklerin tüm dünyanın işçileri ve emekçileri tarafından bilinmesidir. Bu yüzden de Vatikan’a Latin Amerikalı ve “halkçı” imajlı bir papa seçilerek Hıristiyanlık ve kapitalizme bir can suyu verilmek istenmiştir. Nitekim Obama, yeni Papa’yı kutlarken, “Yeni Papa yoksulların savunucusu olacaktır. Bu tarihi bir gündür” diyerek Papa’ya rolünü hatırlatmıştır.  
Peki yeni Papa ile verilen can suyu Kilisedeki krize Hıristiyanlık ve kapitalizme ne kadar iyi gelecektir; bunu da zamanla göreceğiz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa