17 Mart 2013 04:18

Davutoğlu'nun 'derin vaaz'ı!

Davutoğlu'nun 'derin vaaz'ı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Diyarbakır-Dicle Üniversitesi Konferans Salonu’nda “Büyük Restorasyon: Kadim’den Küreselleşmeye Yeni Siyaset Anlayışımız” konulu bir konuşma yaptı. Malum “Derin Strateji”sinin “haritasını” çizdi; Basra’dan Karadeniz’e, Kosova’dan Orta Asya’ya geniş coğrafyada, büyük “imparatorluk” ütopyasını yinelerken, Diyarbakır’ı da bu coğrafyanın merkezi ilan ederek, bu hayale inanacak Kürtleri de hoşnut etmeyi ihmal etmedi.  

Davutoğlu’nu izleyenler gözlerini kapatsalar, herhalde kendilerini, Davutoğlu’nun konuşması içinde her vesileyle yeniden yeniden adlarını geçirdiği ulu camilerden birinde, söylediklerini bugüne kadar bin kez tekrarlamış “derin bir vaiz” konuşuyor sanırlardı. Çünkü Davutoğlu konuşmasını üslubundan terminolojisine, söylediklerine inandırıcılık kazandırmak için baş vurduğu referanslara kadar her şeyi ancak bir vaizin konuşmasında görülecek düzeyde dinsel argümanlarla süslemişti. Öyle ki Diyarbakır’ı tarif ederken bile “27 Şehit Sahabenin yan yana yattığı Hz. Süleyman Camisi”nin bulunduğu kent olarak tarifledi.
12 ve 14’üncü yüzyıllar arasında onca dönüp dolaştıktan ve Osmanlı’yı Helen, Roma, İslam, Hıristiyan, bütün önceki kültürlerin sentezi üstünde biçimlenmiş evrensel imparatorluk ilan ettikten sonra bugüne geldi: “Birleşmezsek bizi lime lime ederler” diyerek o gaipten gelen korkuluğu salladı!

Davutoğlu’nun konuşmasını manşet yapan iki yandaş gazete Takvim ve Yeni Şafak da bu bunu “Ulu Çınar Mesajı” diye “Birleşmezsek lime lime ederler”i manşete çekmişti.

Ya yeni bir siyaset ve düzen anlayışıyla bütün bu bariyerleri kaldıracağız ve Türk’üyle, Kürt’üyle, Arnavut’uyla, Boşnak’ıyla, Arap’ıyla her bir milletiyle yürüyeceğiz ya da bizi lime lime edip küçük parçalara ayırmaya çalışacaklar.’’

Davutoğlu’nu dinleyenler, hele de “vaazın” içine yedirilen coşkulu emperyal üsluba kendilerini kaptırmışlarsa, “Ne güzel konuşuyor, ne kadar derin bir tarih anlayışından süzüp getiriyor fikirlerini” diye düşünebilirler. Ancak biraz tarih bilenler için Davutoğlu’nun bu söylediklerinde bir yenilik yoktur. Osmanlı’nın çöküş döneminde pek çok Osmanlı aydınının benzer hatta aynı referanslar üstünden akamete uğramış, hatta savunucuları için felaketle sonuçlanmış projeler, reform ve “restorasyon” planları gündeme getirdiği bilenmektedir. Bu yüzden de Davutoğlu’nun söylediği yeni bir şey yoktur.

Dahası Davutoğlu öncüllerinden farklı olarak bir konudaki, o da zurnanın zırt dediği yerdir; şu soruya yanıt vermiyor: “Peki de birleşemezsek bizi lime lime edecek, kimdir?”

Batı emperyalizmi mi, Rusya mı, İsrail mi, … kim?

Davutoğlu’nun söyledikleri yan yana konursa bu “lime lime edicilerin” İngiltere, Fransa, Rusya, ABD gibi ülkeler olduğu anlaşılıyor. Ancak konuşma boyunca bu ülkelere, bunların bölgedeki politikalarına karşı somut, belli belirsiz de olsa, bir mücadele çağrısı yok!

Ey bölge halkları emperyalistlerin bölgemize müdahalesine karşı birleşelim, aramızdaki küçük meseleleri bir yana bırakıp, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını esas alan bir demokratik platform üstünden güçlerimizi birleştirip emperyalist müdahalelere karşı ayağa kalkalım” gibi bir antiemperyalist çağrı yok. Tersine Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığını yaptığı hükümet, bölge halklarıyla dalaşmaya, onların içişlerine müdahale etmeye, mezhep ayrımcılığını kışkırtmaya, onlara boyun eğdirmeye, ayrıntıda bazı farklılıkları olsa da batı emperyalizminin bölgeyi yeniden biçimlendirme stratejisi doğrultusunda haritaları bile yeniden çizmeye girişmiş bulunmaktadır.

Yani bugün Davutoğlu’nun hükümeti; bugün emperyalistlerin çizmek istediği bölgenin yeni haritasının “bölgesel gücü”, “model ülkesi” olmaya razı olmuş bir hükümettir.

O zaman da bütün o “kadim kültür”, “suni sınırları kaldırma”, “modern kültürle sentez” bir ütopya, bir hezeyan olmayı da aşarak, emperyalizmin hegemonyasını sağlamlaştırmak için geliştirdiği bölge stratejisinin zaferine çanak tutmaya yaramaktadır. Davutoğlu’nun görüşlerini Türkiye ve bölge için asıl tehlikeli yapan da budur.

Bu konuşmadan Diyarbakırlılara düşen de gerçek hayat ve Diyarbakırlıların talepleriyle bir ilişkisi olmayan “platonik bir Diyarbakır güzellemesi” olmuştur.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa