Yıkılış
Fotoğraf: Envato
Türkiye sinemasının ilk filmi, dolayısıyla sinemanın başlangıç tarihi bir tartışma konusu. Korunamayan kayıtlar ve “Türklük” tanımının alengirliliği var işin içinde. Neyse o başka bir mevzu. Genelde adında “yıkılış” olan bir film ilk sayılır. İki aşağı bir yukarı, bundan yüz yıl öncesine denk gelir. Sinemamızın yüz yaşında olduğunu söylesek başımız ağrımaz herhalde. Gel gelelim bu tarihe tanıklık eden sinema salonları, bir bir yıkılıyor. İşte o büyük baş ağrısı.
Eski kültür bakanı “Yıkmıyoruz, taşıyoruz” diye diye gitti. Yenisi geldi, ilk açıklaması aynı; “Yıkmıyoruz”. Devamlılık evet, gözümüzün içine baka baka gerçeği inkar etmede devamlılık varmış demek. Tabii iki cümle sonra “Bizimle alakası yok”. Yıkımı neden savunuyor o zaman, onu söylemiyor. Sebebin kültürle bir alakası olmadığı belli. Öncekini en çok yıpratan konulardan biriydi belki de Emek, yenisinin onun kadar ince görmeye bile niyeti yok anlaşılan. Adında kültür olan bir bakanlığın ticari olanı tarihe, kültüre, sanata tercih ettiğini hemen de ilan edivermesi, tam alışveriş merkezleri cumhuriyetine yakışır bir tutum.
Emek Sineması, Türkiye sinemasının yüz yıla yakın tarihinin tanığı az sayıda salondan biri. Yıllardır kapalı ve artık yıkımı için kurulan iskelelerle, paravanlarla çevrili. Yakın dostları geçen akşam yağmurun altında toplanıp “Emek bizim” derken manzara hüzünlü bir film gibiydi. Bütün neşeli müziğe, hareketli danslara rağmen. Eski seyircileri bile unutmaya ya da vazgeçmeye başlamış olmalıydı. Yüz yılda seyircinin hareketi sinemadan uzaklaşmak yönünde olduysa ticarinin büyük başarısı, alkışlanmalı.
Yanı başındaki alışveriş merkezinin kaçak katları, koruma kurulu kararları, şehrin hafızası, binlerce haberin, yazının konusu olduktan sonra kuruldu bu iskeleler ve normal sayılıverdi. Şu sıralar DVD’si çıkan Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir filmi, bu dönüşümü çok etkileyici şekilde anlatıyor. Geçen yılın en iyi filmlerinden biri olduğu hatırlandı, Emek buluşmasında sohbete girdi.
Yüz yılda sinema salonu sayısı arttı diye övünürken, yan yana on salonun dizildiği toplu alışveriş merkezi sinemaları sayılıyor tabii ki. Seyirci sayısı arttı derken de gişe canavarları. Alışveriş molasında izlenen filmlerin ticari hesaplarına katkısının büyük olduğu kesin. Seyirci sayısı, salon sayısı artıyorken, Ekümenopolis gibi gerçeklerden söz eden filmleri izleyen de çok az, Emek’i önemseyen de. Araya girdiler çünkü. Seyirciyi başka yöne döndürdüler.
Emek’le şimdilik son buluşma dağılırken, yağmurlu yolları tıkayan bir sarı taksiye trafik ekibinin anonsu duyuldu, hoparlörün en yüksek sesiyle: “Ticari, ters yöndesin”.
Kapısı sokağa açılan sinemadan çıkma duygusunu kaybetmeyenler Emek’i beklemeye devam edecek, yıkılışa izin vermemek için. Yüz yılda sinemanın geldiği noktada övünülecek bir şey bulabilenler de o sırada, alışveriş merkezlerinde buluşur bakarsınız. Sinemanın yüzüncü yılı için tören düzenler mesela. Yıkılışın yüz yılı, bir sinema klasiği.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59