Zihinsel engelli eğitim ve tanı sistemi
Fotoğraf: Envato
Anadili farklı olduğu için eğitime uyum sağlayamıyormuş gibi görünen Kürt çocuklarına zihinsel engelli tanısı konularak rehabilitasyon merkezlerine sevk edilmesi sorununu basından takip ediyorsunuzdur. Evrensel gazetesinde Ruken adlı bir Kürt kızının yaşadıkları anlatılıyor. Adının anlamı “güler yüz” olan Ruken’in okula başladığından beri yaşadığı sıkıntılardan dolayı gülmeyen yüzü ve öğretmeni tarafından açıkça “geri zekâlı” damgası yemesi içler acısı. Ruken, yıllar sonra, ailesi ile Avrupa’ya yerleşmek zorunda kaldığında, Almanca ve İngilizce’yi de öğreniyor anadili Kürtçe dışında. Kendini zeki sanan öğretmeninin hiç beklemediği bir şey herhalde bu…
Yukarıda sözü edilen durumlar, hem meslek etiği sorunudur, hem tanı için kullanılan araçların geçerlik ve güvenilirliği sorunudur, hem bu saydıklarımdan haberi olmayan ve mesleki yetersizlik içinde bulunan kişi sorunudur, hem yaratılan eğitim sisteminin bilimsel yetersizliği sorunudur, hem de tabii ki en temelde insan hakları sorunudur. İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’in konuyla ilgili olarak, Milli Eğitim Bakanlığına verdiği soru önergesine yanıt geldi mi, geldiyse ne geldi, gelir mi, gelirse ne gelir şu anda bilmiyorum. Bilim ile sermaye ve siyasal iktidar ilişkisinden bağımsız olarak düşünülemeyecek bir boyutuyla konuyu biraz tartışalım.
Tartışmaya Türkiye’nin bilim politikalarından mı başlasak; Türkiyeli bilim insanlarının hiç sorgulamadan, batının ürettiği bilimsel ölçme, değerlendirme ve tanılama araçlarını ezbere kullanmaya hazır olmasından ve üretmeye niyetlenmemesinden mi; bu tür araçlara ilişkin batıda uzun yıllar önce yapılan tartışmalardan haberi olmayıp bilimsel çalışma yaptığını sanan, bilimsel faaliyeti ve buna bağlı olarak insana hizmeti teknik bir ayrıntı olarak görenbazı bilim insanlarından mı; çocuklara ruh sağlığı, eğitim ve özel eğitim hizmeti veren kişilerin yetiştirilme şekillerinden mi; bu alanlarda istihdam edilme olasılığının yüksekliğine kapılarak kendisine uygun olmayan meslekleri seçen gençlerden mi; kendisine uygun olup olmadığından emin olmadan bu meslekleri seçen gençlere yardımcı olabileceğini sanan psikolojik danışmanlardan mı (rehber öğretmen); özel eğitim, rehberlik ve psikolojik danışmanlık ve benzeri çalışma alanlarına, sonuçlarını düşünmeden, alan dışı atama yapan siyasi iktidardan mı; meslek etiğiilkelerinden haberdar olmayan ve belki de, yetişme sürecinde meslek etiği dersinin önemi ya kendisine tam anlatılamadığı için ya da kendisi önemsemediği için bu dersi iplemeyen üniversite öğrencilerinden mi; meslek etiği ilkelerinin her alanda çiğnendiği ve meslek içi çetelerin at koşturduğu, ırkçılığın ve kafatasçılığın kol gezdiği toplumumuzdan mı başlasak bilemedim. Bu listeyi uzatmak mümkün… Karamsarlık diz boyu…
Aslında bunların hepsinden ayrı ayrı başlasak da aşağı yukarı aynı kapıya çıkacakmışız gibi sanki… Adorno’nun “Otoritaryen Kişilik Üstüne” adlı eserini okurken, verilen örneklerin bir kısmında “Yahudi” kelimesi yerine “Kürt” kelimesini koyduğunuzda büyük bir yüzleşme yaşayabilirsiniz. Bir deneyin. Toplumun önemli bir çoğunluğuna yayılmış olan otoritaryen kişilik özellikleri midir acaba rahatsızlığımız? Çok değerli bir eser… Adorno, eserin bir yerinde otoriteye kör inanç ile zayıf görülenlere ve toplumsal bakımdan ‘kurban’ olarak kabul edilebilecek olanlara karşı saldırıya hazır oluşun eş zamanlı olarak görülmesinden söz ediyor. Başka bir deyişle, otoriteye körü körüne inanan, bağlanan kişi zayıf gördüğü ve içinde bulunduğu toplum tarafından kurban olarak etiketlenenlere karşı her türlü ön yargı ve buna bağlı kötü davranış ve saldırıyı gerçekleştirme potansiyeline sahip.
Dolayısıyla yukarıdaki paragrafta teker teker sözü edilen sorun durumlarını ele alarak sorunları çözmeye çalışmak yerine esas sorunun üzerine gitmek daha doğru olabilir. Otoriter zihniyet ve bu zihniyetin yeniden üretildiği eğitim sistemi. Esas zihinsel gerilik otoriter zihniyetin yeniden üretildiği eğitim sisteminde sanırım. Dolayısıyla sistemin yetiştirdiği uzman kişi sistemin zihinsel geriliğini anadilinde eğitim alamamış olan Kürt çocuklarına yansıtarak onları günah keçisi ilan ediyor.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13