21 Mart 2013 10:35

Hollywood’u yedi bitirdi

Hollywood’u yedi bitirdi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Arabayla çölün içinde güzel bir kayalık manzarası görünce, “Son çatışmaya çok uygun mekanmış” diye aralarında konuşurlar. Birlikte geçirdikleri vakit boyunca da final çatışması tartışılır. (“Çatışma yok mu? Ne bu, Fransız filmi mi çekiyoruz?​”) Seri katil karı koca şurdan gelir, tarikatçı burdan, Vietnamlı intikamcı öte taraftan, berikiler böyle dizilir. Silahlar çıkar, psikopatlar ateşe başlar. Yazar kenarda not almaktadır. O sırada onun da sevgilisi gelir. Kafalar patlar. Öyle mi olsun, böyle mi olsun diye yazacakları filmi tartışırlarken, peşlerindeki mafyayla karşılaşırlar. Film içindeki filmin final çatışması halledilemeden filmin kendi hesaplaşması başlar.
Yedi Psikopat, karmaşık, alaycı, aksiyon sinemasıyla ilgili klişelerle didişen, hatta kendi eleştirisini kendi içinde veren enteresan bir film. Sadece bir eğlencelik olmayıp, bolca yabancılaştırmaya başvurması, filme beklenmedik bir derinlik katıyor. Suç kovalamacası üstüne kurulu filmlerin ideolojik duruşu bir film içinde eleştiriliyor, üstelik ortaya izlemesi eğlenceli bir sonuç çıkıyorsa, bu Yedi Psikopat’ın özel bir film olarak anılması için fazlasıyla yeterli olsa gerek.
Mevzu, yazamayan bir yazar ve ona yardım eden arkadaşının çevresinde ilerliyor. Yazar Marty’nin, Yedi Psikopat’la ilgili bir film yazmak isteyip konu toplamaya çalışması (“Hollywood tipi psikopatlardan sıkıldım artık”), yabancılaştırmaya zemin yaratacak ve filmin bütünüyle bir Hollywood eleştirisi olarak izlenebilmesine olanak verecek. Billy ise, ortağı Hans’la köpek kaçırıp ödül toplamak gibi, bir ton saçmalığa gebe bir işle iştigal ederek, komedi unsurunun yaratıcılığında başı çekecek. Köpeğini “ödünç aldığı” mafyatik abiler peşlerine düşüp Marty’den Hans’ın karısına kadar bütün çevrelerine musallat olunca, işler büyüyüp bir “final çatışması” için ortamı hazırlayacak. Bir yandan da yazılmakta olan film için birbirine bağlanamayan çeşitli psikopat hikayeleri bir araya getirilirken, film türünün külliyatı yavaş yavaş ortaya dökülmüş olacak, ister istemez.
Hans’ın senaryoyu okuyup kadın karakterlerin zayıflığını eleştirmesi, sadece türün cinsiyetçiliğini ve kaba şablonlarını değil, filmin kendi kendini bile eleştirmesi gibi bir katkı. Cinsiyetçilik, ırkçılık, hem sinemadaki hem Amerikan bakış açısındaki emperyal ideolojik algı, filmin esas hedefi zaten. “Dünya kadınlar için zor bir yer” şeklindeki kaypak cevaba Hans’ın diyecekleri güzel mesela; “Yine de benim tanıdığım cümle kurmasını bilen kadınlar var.” Köpek ve tavşanların filmdeki konumları da sonunda bu meseleyle ilgili olarak açığa çıkıyor. “Bir filmde hayvanları öldüremezsiniz. Sadece kadınları öldürebilirsiniz.”
Konu özellikle aksiyon sinemasının klişeleri olunca, akla kimi zaman Guy Ritchie’nin, en çok da Tarantino’nun gelmesi kaçınılmaz, birçok eleştiride onun adı anılıyor. Şöyle bir temel farka dikkat çekmekte fayda var. Tarantino’nun genel olarak yaptığı, film klişelerini alıp onları yeniden üreten bir tarzda kullanmak. Son filmlerinde bunu alternatif bir tarih yazımıyla birleştirse de amacı onları tekrarlamanın ötesinde değil. Yedi Psikopat’ın yabancılaştırıcı yanının, aksiyon filmi alışkanlıklarını sorgulayıp ezberi bozmak gibi bir işlevi olduğu düşünülürse, filmin anlamı daha dikkat çekici hale gelebilir. Bugüne kadar seyirci neleri yedi ama bu filmde çiğnemeden yutmak yok.
Filmin Yönetmeni ve Senaristi Martin McDonagh’un ilk uzun metrajlı filmi, Belçika’nın tarihi Brugge şehrinde geçen aksiyon parodisi In Bruges’du. Onun zeki esprilerle süslü diyalogları, bu filmin iskeletine bile sirayet etmiş. O filmin de yıldızı Colin Farrell, bu kez çoğunlukla ağlamakla görevli bir karakterle seyirci karşısına çıkınca, filmin en başarılı oyuncuları arasında sayılması zor. Başta, sakin bir bilge olarak Christopher Walken çok etkileyici. Çıkışını bir katil doğan olarak yapan Woody Harrelson naif psikopat haliyle epey eğlenceli. Sam Rockwell’ın beklenmedik manyaklıkların ustası Billy olarak başarısı öne çıkanlardan. Filmin sürprizi Tom Waits’in karanlık, tuhaf karakteri de cabası.
Nihayetinde bütün filmin dayağını kim yedi derseniz, şöyle bir diyaloğa dikkat ediniz. Yanlışların adamı Billy, “İspanyolların boğa güreşi var, Fransızların peyniri, İrlandalıların da alkolizmi” diye Marty’ye lafını geçirmeye çalışırken, Marty soruyor, “Amerikalıların nesi var diye?​” Billy düşünüyor, düşünüyor, bir cevap buluyor; “Hoşgörü”. Artık kim yediyse...

Yedi Psikopat
Orijinal adı: Seven Psychopaths
Yönetmen: Martin McDonagh
Oyuncular: Colin Farrell, Sam Rockwell, Woody Harrelson, Christopher Walken

evrensel.net Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa