Anılar, anılar...
Bir süre önce çayır çimen üzerinde cebinde kırmızı sarı kartlarıyla, elinde düdüğüyle gezdikten sonra akcamın parasal ve tinsel albenisine dayanamayıp yorumcu olan Bünyamin Gezer, onca doğru yanlış arasında dolaşırken yaşadığı bir olayı anlatmıştı bir Futbol Ateşi gecesinde de, sporculardan yazma konularındaki beklentime ilişkin yaramı deşmiş, daha çok bekleyeceğim için de dertlenmeme neden olmuştu.
Bir, birkaç ya da pek çok kişiyle bir arada yaşamak zorunda kalınca insanlar, üzülesi ya da gülünesi olaylar da katılıyor yaşanmışlıklarına. Sonraki yıllara ise beynin kıvrımlarında kalmış bir anı olarak yansıyor. İş yerinde, okul sıralarında, gezilerde ve kuşkusuz erkeklere özel askerlikte yaşanmışlıklardır bunlar. Hele o askerlik anıları ise unutulacak gibi değildir. Nasıl unutulsun ki, anlata anlata bitirilemeyen ve her anlatışta daha bir büyütülen askerlik anıları. Söz gelimi Terzi Fikret’in kentdaşı ve yakın geçmişin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ ın başını çektiği Ordulularla gündüz aynı takımda, gece aynı koğuşta yaşamanın ayrıcalığı(!) Solcular için “Ben olsam keklik gibi avlardım” sözleriyle gazetelere geçmiş güvenlikçi şair Uğur Gür’ le koğuş ve takım birlikteliğinin ötesinde aynı mangada bulunup aynı masada yemek yemenin zorunluluğunu. Hele de o masa da bir kişinin olmaması nedeniyle açıkta kalan muza beni bile baştan çıkartacak denli göz koyması ve o muzu dokuz parçaya bölüp dağıtmamın başkaldırısını. Pentantlon dersinde koşarken kemerini çözüp pantolonunu düşürüp ortalığı kahkaya boğan bölük kıdemlisi İzmirli Cumhur’ un şakasını ve tüfeklikteki poker partilerini…
Tamamı altı ay olan askerliğinin bir ayı geçtikten sonra bir yığın şey anlatan oğlumun “Ben de anlatacak pek anı olmadı daha” demesi anıların; hele de askerlik anılarının öneminin güzel bir anlatımıydı aslında.
Anlata anlata büyütülse de anılar ömür ilerledikçe de azalıyor ne yazık ki. Belki de büyütülmesinin bir nedeni de bu, azar azar unutulması.
Anılara dönüşen acı tatlı yaşanmışlıklar bu nedenle güzeldir belki de. Belki de yaş ilerledikçe güzelleşip gidiyorlar. Kimi zaman kitap oluyor, yayılıyor anılar. Siyasetçilerin yaptığı gibi. Tiyatro oyuncularının, sinemacıların da… Benim beklentilerim arasında ise ayaktopçular başta olmak üzere sporcuların yaşadıklarıdır. Oyun alanlarında, çalışma anında, otel odalarında yaşadıklarının çeşitli bölümlerindeki önemli olayları hep beklemişimdir. Kendi aralarında, çalıştırıcılarıyla, yöneticileriyle, izleyicileriyle aralarında geçen ilginç, gülünç şeyleri kim bilmek istemez. Bu insanların arasında tek tük de olsa okuyanını duyduk da, yazanına pek rastlanmadı daha. Gazete köşelerinde karşılaşma anlatanlardan söz etmiyorum kuşkusuz. Yaşanmışlıklar benim dediğim. İş yaşamları süresince hep başkalarının dediklerini yaptıkları için olsa gerek kendi başlarına bir şey yapamıyorlar sanırım. Hani birisi çıkıp da “yaz” dese ve neyi nasıl yazacağını söylese yapacaklar gibi.
İşte, Bünyamin Gezer’ in, bir akşam, kısa da olsa anılarda gezmesiydi beni yeniden bu beklentilerin derdine düşüren, peşinden sürükleyen. Birileri çıksa da bunları derlese, toplasa, yazsa, yaysa düşüncesindeyim anlayacağınız. Gezer’ in anlattığına gelince… Kartları cebinde, düdük elindeyken aslanın bir karşılaşmasını yönetiyor. Aslan olmasına karşın yenik durumdadır ve sıralamada da iyi bir yerde değildir. Üstelik bir oyuncusuna da sarı kart göstermek gerekmektedir. Doğal olarak onun bu gösterisine bir karşı duruş sergileme zorunluluğu da (!) vardır. Bu da oyunun, oyunculuğun ve de erkekliğin yazılı olmayan kurallarındandır. Onu da Aslan’ ın sarısı Ayhan (Akman) yapacaktır ve bu amaçla Gezer’ e yanaşır. Aslan’ ın bir başka sarısı Sabri de kızara bozara gelmiş Ayhan’ ı engellemeye çalışmaktadır: “Hoca haklı. Bizimkinin salaklığı.” Ayhan da gerekçe çok: “ Oğlum, bunu da almamazsak, Florya’ ya sokmazlar bizi” Sanki, direnişini kabul ettirecek ve hiç değilse bu karşılaşmayı alacaklarmış da, Florya’ ya güle oynaya gireceklermiş gibi… Ama gülünç işte…
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et