22 Mart 2013 10:32

Barışa paha biçilmez, ama!

Barışa paha biçilmez, ama!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Umalım ki, halklarımız bundan böyle eşit koşullarda, dostluk ve kardeşlik duyguları ile barış içinde yaşasın ve mutlu yaşam sürsün. Umalım ki, bu temenni gerçekleşsin!
İçinden geçtiğimiz süreçte iki hattın dikkatlice karar denklemine koyulması gerektiği kanaatindeyim. Bunlardan biri Irak’ın işgali ile başlayan, Mısır, Arap Baharı, Libya vs. yıkımları arasında sıra Suriye’ye dayanmışken, Türkiye’nin bir karışıklığa tahammülü yoktur. Karışıklık Türkiye haritasını BOP projesine uyarlayabilecek iken, fazla bilinmedik bir sebeple, öyle anlaşılıyor ki, projede şimdilik bir değişikliğe gidilmiş.
Belki de bu gelişme bizi ikinci hat üzerine taşımaktadır. O hat Ortadoğu ve Irak petrolleri meselesi gibi geliyor bana. Irak petrollerine ulaşma ya da Irak petrolünü Türkiye üzerinden taşıma konusu Türkiye’ye önemli bir avantaj sağlayacakken, anlaşılmadık şekilde tasarlanan yeni petrol yasası, sanki başka bir kapıyı aralamaktadır. Yeni petrol yasası, tasarlandığı şekilde yasalaşır ve TPAO ve petrol rezervleri ulusal açıdan gözden çıkarılırsa, bu durum, BOP sahipleri tarafından projenin ilk halinde değişikliğin yapılmasına onay sağlayabilir. Petrol yasası ile Öcalan mektubunun bu zaman boyutunda çakışması, belki de zannedildiği kadar masum bir rastlantı değildir!
Kısacası, büyük hesap “Petrolden vazgeç, şimdilik çatışma dursun ve AKP olarak oy kazan” üzerine kurulu ise, bu durum ne Türk halkı ne de Kürt halkı için mutluluk ve özgürlük yolunu açabilir. Hatta, denebilir ki, açılan yeni bir dönem her iki halklar için de zannedildiği gibi barış ve özgürlük içermeyecektir. Umalım ki, bu kaba tahmin yanlıştır ve artık önümüzde huzurlu bir dönem açılmaktadır.
Giriş yaptığımız yeni dönemin gerçek anlamda barış dönemi olabilmesi ve tüm halkların mutluluğuna hizmet ediyor olabilmesi için önemli koşulun siyasi değil, ekonomik olduğunu düşünüyorum. Zira, dil ve kültür vb. gibi kimlikler üzerindeki baskı kalktığında, yani insanlar kendi dillerini konuştuklarında ya da kimliklerini özgürce ifade edip kullanabildiklerinde özgürlüğe kavuşacaklarını düşünmek kısmen doğru, fakat tümüyle geçerli bir sav olamaz. Yaşamına yön verme ya da siyasete katılma vs. anlamında gerçek özgürlük için mücadele alanı -fevkalade önemli olmakla beraber- alt kimlikler değil, ekonomi ve sınıf alanıdır.
Küreselleşme ortamında bireysel görüşler çerçevesinde şimdiye dek alt kimliklerin öne çıkarılması, sınıf tabanında birleşmelerin önüne geçerek, ezilen sınıfların sermaye sınıfına yöneltmeleri gereken mücadele enerjilerini birbirlerine yöneltmelerine yol açtı. Oysa, farklı din, dil, etnisiteye dahil halkların sermayeye karşı en temel tek birleşme katsayısı ezilen ve sömürülen sınıfta olmaları gerçeğidir. Bu itibarla, alt-kimliklerde ayrışma üzerine inşa edilmiş kavganın sonlandırılması, farklı alt-kimliklere mensup tüm ezilenlerin sınıf bilincinde birleşerek enerjilerini sermayeye yöneltmelerine yol açabilir. Ancak böyle bir gelişme Kürt ve Türk halkının gerçek kurtuluşuna hizmet eder. Kuşkusuz, sermaye kesiminin ve AKP’nin “göstermelik barış çabaları” böyle bir sonucu hedeflememektedir. Umalım ki, Kürt yoldaşlar, derin bir gaflete düşmeyip, tasarlanan anayasada başkanlık sistemine göz kırpmayıp, hepimizi faşizan eğilimli siyasetçilerin zulmüne sokmadan, kimliklerimizi bir yana bırakarak, sınıf bilincinde birlikte hareket etme yolunu açar. Umalım ki, şimdiye dek emperyalizmin güdüsündeki kirli savaş sonlandırılırken, sermayeye ve emperyalizme karşı gerçek özgürlük için sırt sırta asıl mücadele başlasın.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa