Türkiye eski silahlarını bırakabilir mi?
Fotoğraf: Envato
Silah bırakma kavramı sadece ateşli silahların terk edilmesi ile ilgili değil, belki daha çok politik araç haline gelen geniş anlamdaki silahların terk edilmesi ekseninde tartışılmalıdır. Bu bağlamda ele aldığınızda Türkiye’nin güvenliği için kullanılagelen silahları bırakıp bırakamayacağı son derece önemlidir.
Bu konuyu magazinleştirip, ordunun feshedilmesi, silahlı kuvvetlerin silahsızlandırılması gibi
tartışmalar yapmaya kalmak işi sulandırmaktır.
Türkiye’nin gerek iç güvenlik gerekse dış güvenlik gündemi ile ilgili yeni bir sorgulama süreci yaşaması gerekiyor. Sürdürülen eski alışkanlıklar, hâlâ tümüyle ajandadan silinmeyen politik yaklaşımlar, terk edilmesi çok daha zor “silahlar” durumundadır.
Bölge ülkeleri ile ilişkilerde adeta “silah” gibi görülen etnik ve dinsel partnerler artık değil Türkiye’nin barışçı pozisyon kazanmasını kolaylaştırmak, partnerlerin geleceğini bile tehdit eder niteliktedir.
Aynı durum “iç düşman” algısına kodlu mücadele için de geçerlidir. Toplumun bir kesimini başka bir kesimine karşı kullanmaya kalkmanın adeta onları “silah” gibi görmenin ortaya çıkarttığı sorunlar, yeni açılımlar yapmayı imkansızlaştırmaktadır.
Türkiye bu nedenleri dikkate alarak eski silahları kullanmaktan kesin bir kararlılık içinde vazgeçmezse Kürt sorununda diyalog yolu ile çözüm mümkün olmayacaktır. Hem görüşürüm ama bir yandan da eski silahları kullanmakla tehdit ederim anlayışı, güven ortamının oluşmasını imkansızlaştıracaktır.
Türkiye her an bu silahları kullanma eğilimi içinde siyaset yapmakta ısrar edecektir. Bazen dilin bu yönde şekillenmesi pratikte bu yönde politikalar geliştirilmesinden daha tehlikeli olur. Sadece söyleme dayalı siyaseti önemseyen ve söylem üzerinden algı inşasını yaygın bir siyaset yapma yöntemi olarak tercih eden Türkiye, son derece önemli bir kavşaktadır. Söylemin milliyetçi Türk kamuoyuna göre şekillendirilip uygulamanın farklı seyretmesi sağlıklı bir çözüm yolu değildir. Söylem ile uygulama arasındaki tutarlılık hem Türk hem Kürt kamuoyu açısından belirleyici olacaktır.
Kürtleri, baskı, korkutma üzerinden tehdit edip uzlaşmayı kolaylaştırma niyeti ile bile olsa bu yöntemin ters tepme potansiyeli son derece yüksektir.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00