22 Mart 2013

Kürtler bayrağı sever

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Bakmayın siz; “anlı şanlı” partilerin Meclisteki şovlarına, “dev bayraklar”ın gölgesine sığınmasına... Hiçbir bayrak örtmez; örtemez gerçeğin üzerini...
Mithat Cemal Kuntay’ın “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” sözüyle büyüdü, büyütüldü bu ülkenin yurttaşları... Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’si... Hepsi...
Evet, bu ülkede “bayrak” kutsal... Öyle kutsal ki; özel koruma kanunları var. Biçimi, şekli, her şeyi kurala uygun olmak zorunda... Keşke bu yasayı akıl edenler; “Her isteyenin aklına estiği gibi kullanamayacağı”, hele hele “Bir başka halka karşı sopa gibi sallanamayacağı” konusunda da net bir hüküm koymayı da akıl etselerdi. Bu kadar “kriz” yaşamazdık o zaman... MHP’liler, CHP’liler bayrağın “politik rantları için dilediklerince kullanabilecekleri bir araç” olmadığını bir nebze anlarlardı belki...
İlkokulda o bayrağın önünde hizaya geçip “Türk’üm, doğruyum”lu yeminler etti koca bir ülke. Okul sıralarında sınıflarını süsledi herkes. “Kan kırmızı” rengiyle gurur duyması istendi her çocuktan... Sonuç?
2 milyona yakın insan meydanda, bir teki bile o bayrağı kapıp gelmiyor. Suç mu? Ve eğer suçsa, onların suçu mu? Yoksa, Türk bayrağını bugüne değin “iktidar”ın simgesi olarak algılayıp, “rant uğruna olur olmaz sallayanlar”ın suçu mu?
“bayrakları bayrak yapan bayrak imalatçılarıdır/ toprak eğer uğruna ölen varsa utanmalıdır” demiş şair Yılmaz Odabaşı. Ve 15 yıl önce bu yüzden yargılanmış...
Mithat Cemal Kuntay’ın hemen her ders kitabına konan dizesi bir yana; Yılmaz Odabaşı’nın dizesi bir yana... Bakalım ne diyorlar?
Ülkesi için, özgürlüğü için, bağımsızlığı için kan dökmüş, kan dökmek zorunda kalmış; “vatan haini” ilan edilmiş, hakkında idam hükümleri verilmiş ve büyük bedellerle “düveli muazzama”ya karşı özgürlüğünü kazanmış insanlar, sadece Kurtuluş Savaşı yıllarında mı kaldı dersiniz?
Açın istediğiniz ders kitabını; Anadolu için kaç kavim, kaç millet, kaç insan kanı dökülmüş yüzyıllarca... Dünyanın herhangi bir “toprak” parçasının tarihine bakın; hangi halk kan dökmek zorunda kalmamış özgürlüğü için...
“Zorunda kalmış” diyorum; hangi insan ister kan dökmeyi... Hangi toprak “şehit kanı”na ihtiyaç duyar vatan olmak için? Toprak hepimiz için üzerinde barış içinde yaşayalım; önce vatan tutalım; sonra bütün sınırları kaldırıp “vatansızlaşalım” diye var. Ve ihtiyaç duyduğu tek şey; su... Ekip biçen varsa bir de hava...
Gayrısı insan uydurması...
Kaç kahramanlık destanı vardır yeryüzünde; kaç dilde? Binlerce yıldan bugünlere uzanan... Şüphe yok; Mithat Cemal Kuntay’ın yaptığı “güzelleme”; Türk bayrağına dair... Sorun Fars’a, Arap’a, Vietnamlıya... Kansa onunki de insan kanı; topraksa onunki de vatan...
Ya Kürt’ün?
Yok mudur bir vatanı? Damarlarında insan kanı dolaşmaz mı?
Ya bayrağı?
“Sözde” bayrağı? “Sözde” lideri? “Sözde” mesajı?
Lafı uzun etmeye gerek yok; söylüyor işte Kürt siyasetinin temsilcileri... Kürt halkı, bayrağı sever... Her şeye rağmen sever. Bayrağı çok sevdiğini söyleyip, o bayrağın akıbetini zerrece düşünmeyen; bu aklı tutulmuş siyasetçilere rağmen sever...
O kadar sever ki; en sevdiği renklerle bezeli “sözde” bayrakların yanına tereddütsüz asar!
Soru bu; ey “bayrak gölgesi”nde siyaset yapanlar, asıl siz hazır mısınız buna?
Gökyüzünde olduğu gibi ay yıldızın güneş ile yan yana dalgalanmasına...  “Bir hilal uğruna ya Rab; ne güneşler batıyor” diyen o eski şiire mi sığınacaksınız yoksa...
Var mısınız; yeşil beyaz sarı kırmızı renk cümbüşünde helalleşmeye?
Ayın, güneşin ve yıldızların şahitliğinde yeniden kavilleşmeye...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et