28 Mart 2013 04:21

Kıbrıs krizinin bilançosu

Kıbrıs krizinin bilançosu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Avro Bölgesinde sular durulmak bilmiyor. Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya’nın ardından Kıbrıs da uluslararası mali yardım için başvuran beşinci Avro ülkesi oldu. Daha önce kurtarma paketinden faydalanan bu ülkeler son dönemde kamuoyunda İngilizce baş harflerinden hareketle PIGS (domuzlar) olarak adlandırılmakta. Bu listeye henüz kurtarma paketi için başvuruda bulunmasa da bir diğer problemli ekonomi olan İtalya da zaman zaman dahil ediliyor. Borçlu ülkeleri Avro bölgesinin asalak ekonomileri olarak resmetmeye dönük, küçümseyici bu kısaltmanın Economist gibi “saygın” yayın organları tarafından dahi zaman zaman kullanıldığını belirtelim.

Geçtiğimiz hafta paralarını çekmek amacıyla bankalar önünde uzun kuyruklar oluşturan mudilerin görüntüleriyle dünya ajanslarına yansıyan Kıbrıs’ta durum diğer borçlu ülkelerden nispeten farklı. Kamu borçları nedeniyle krize sürüklenen Avro ülkelerinin aksine Kıbrıs ekonomisinin mali yardım talebinde bulunmasının başlıca nedeni ülkedeki bankacılık sektörünün sorunlu yapısı.

Kıbrıs’ta bankacılık sektörünün durumu 2011 yılında Yunanistan ve Avro Bölgesinde krizin derinleşmesi ile birlikte kötüleşti. Ağırlıklı olarak Yunan tahvillerine yatırım yapan Kıbrıs bankalarının borçlanma maliyetleri hızla yükseldi. Sistem döndürülemez hale geldi. Ülkenin en büyük iki bankası başta olmak üzere bankaların sermayelerinin güçlendirilmesi zorunluluk halini aldı.
GSYİH’sı Avro Bölgesi toplamının yalnızca yüzde 0.2’sini bulan bir Kıbrıs’ın kurtarılması elbette bölge ülkeleri açısından büyük bir yük değil. Ama burada mali olmaktan ziyade politik kaygılar ön plana çıkıyor.

Yaklaşan seçimlere hazırlanan Merkel içerideki kamuoyuna vergi gelirlerinin “ayağını yorganına göre uzatmayan” Avro ülkelerini fonlamak üzere çarçur edilmeyeceği teminatını vermeye çabalıyor.

Belki de hepsinden önemlisi mevcut krizi Almanya hegemonyasında yeniden şekillenen neo-liberal bir Avrupa arayışı içerisinde çok önemli bir fırsat olarak değerlendiriyor. Bu noktada kurtarma paketleri karşılığında dayatılan istikrar politikalarının olabildiğince tavizsiz sürdürülmesine önem veriyor. Böylece Avrupa’da sosyal refah devletinin son kalıntılarının da hızla tasfiye edildiği sert bir dönüşüm süreci yaşanıyor.

Kıbrıs’a dönersek... Dayatılmaya çalışılan ilk paket 100 bin avro altındaki banka mevduatlarının bir seferlik yüzde 6.7 üstündeki mevduatlarının ise yüzde 9.9 gibi yüksek bir oranda vergilendirilmesi yönünde bir koşul içeriyordu. Bu durum özellikle varını yoğunu bankaya yatırarak faiz geliriyle hayatını döndürmeye çalışan emekli kesimi oldukça mağdur edecekti.

Bankaların üstlendiği riskin faturasının halka ödetilmesinin adaletsizlik olduğundan yakınan Kıbrıs halkının tepkileri sonrasında parlamentonun geri adım atması anlaşmanın revizyona uğramasını sağladı. Yeni anlaşmada ek vergiye maruz kalacak mevduat limiti 100 bin avroya yükseltildi. Dolayısıyla küçük tasarruf sahipleri kapsam dışı bırakıldı. Ülkede 100 bin avronun üzerindeki mevduatların toplamda 38 milyar avroyu bulduğu bildirilirken bunun yarıya yakınının Rus vatandaşlarına ait olduğu tahmin ediliyor. Bu nedenle Rusya anlaşmayı sert bir dille eleştiriyor.

Kıbrıs açısından bakıldığında ülkenin gelecekte geçmişte olduğu gibi bir sıcak para cenneti olarak varlığını sürdüremeyeceği aşikar. Toplam büyüklüğü GSYİH’nin 5 misline ulaşan bankacılık sektörü önümüzdeki süreçte kaçınılmaz olarak daralacak.
Pek çoklarına göre Kıbrıs gibi küçük bir adada bu süreç herhangi bir krize mahal vermeden kolaylıkla atlatılabilirdi. Ama başta da söylediğimiz gibi Almanya başta olmak üzere Avro Bölgesinin güçlü ekonomileri bu problemli ekonomilerin bedel ödemedikleri takdirde gelecekte daha büyük sorunlar yaratabileceklerini düşünüyor. Kıbrıs üzerinden diğer problemli Avro ülkelerine de tavizsiz duruşta bir değişiklik olmadığı mesajı veriliyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa