27 Mart 2013 11:05

Kürt sorunu ve sendikal tutum

Kürt sorunu ve sendikal tutum

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sendikalar, dil, din, etnik kimlik ve siyasi görüş farklılıklarına bakılmaksızın, işçi sınıfının hak ve çıkarlarını kazanmak, korumak ve geliştirmek için oluşturulmuş kitlesel sınıf örgütleri olarak tarif edilir ya da bilinir. Teorik olarak bakıldığında, hiçbir sendikanın faaliyetlerini sürdürürken ayrımcı tutumlar içinde olmaması gerekir ve beklenir. Ancak Türkiye’de, özellikle Kürt sorunu söz konusu olduğunda, bütün bu temel ilkelerin bir tarafa bırakıldığına ilişkin sayısız örnek saymak mümkün.
Türkiye’de uzun yıllar yok sayılan Kürt halkının kimlik başta olmak üzere, demokrasi, barış ve özgürlük merkezli talepleri, egemenler tarafından hep tehlike ve tehdit olarak görüldü ve gösterildi. Kürt sorununun sendikal ve siyasal alanda da fazlasıyla istismar edildiği biliniyor. Geçmişte sendikalarda yürütülen tartışmalar, kimi zaman sendikal ayrışmalara gerekçe yapılırken, kimi zaman da sendikalar içindeki kimi siyasal yapılar, “seçim kazanmak” için işyerlerinde ırkçı-şoven söylemleri öne çıkarmaktan çekinmediler.
Sendikalar ve sendikacılar, yıllarca Kürt sorununun üyeleri arasında tartışılmasından uzak durmaya çalışıp, sorunun açık bir şekilde tartışılması yönündeki taleplerinden “taban hazır değil” gibi klasik gerekçeler öne sürerek köşe bucak kaçtılar. Hatta Türkiye’de sendikaların önemli bir bölümü, Kürt sorununda yıllarca devletin ve siyasi iktidarların ayrıştırıcı dilini ve yok sayan yaklaşımını benimsediler. Bütün bu yanlış tutumlar, yıllarca barış ve demokratikleşme gibi konularda emekçilerin ve emek örgütlerinin sorunun çözümü için kendi cephelerinden ağırlıklarını koymalarını ve çözüm sürecine somut katkılar sunmasını engelledi.
Bugün gelinen noktada, hemen herkesin Kürt sorununu tartıştığı, neyin nasıl olması gerektiği üzerinden görüşlerini açıkladığı, sadece bununla kalmayıp somut tutum almaya çalıştığı bir ortamda, sendikaların içinde bulunduğu sessizlik ve “genel izleyici” tutumu dikkatlerden kaçmıyor. Birkaç sendika başkanı ya da yöneticisinin yaşanan gelişmelerle ilgili görüşlerini açıklaması, sendikaların kurumsal görüşlerini yansıtmadığı gibi, toplumun genelinde yaşanan kafa karışıklığının bir benzerinin sendikalarda da yaşandığı izlenimi veriyor.
Sendikaların ülke sorunlarında temsil ettikleri sınıfın çıkarları doğrultusunda taraf olması, bu sorunların işçi ve emekçi sınıfların ve elbette halkın çıkarları doğrultusunda çözülmesinin savunulması için koşullar, hiç olmadığı kadar olgunlaşmış durumda.
Kürt sorununu sendikaların ve sendika üyelerinin hiçbir komplekse kapılmadan tartıştırmaları ve sorunun demokratik barışçıl çözümüne emek cephesinden müdahale etmek için harekete geçmeleri ve elbette “yazılı açıklama” yapmaktan daha ileri adımlar atmaları gerekiyor. Böylesi bir tutum, sorunun egemen güçlerin değil, doğrudan emekçilerin ve halkların beklentileri doğrultusunda çözülebilmesi açısından çok önemli. Bu, hem işçi sınıfı içindeki kemikleşmiş önyargıları kırmak, hem de sendikaların siyasal alana etkili bir müdahalede bulunması açısından da ayrı bir önem taşıyor.
Yıllardır çözümsüzlük politikalarında ısrar edenlerin bugün, koşulların da zorlamasıyla, sorunun çözümü için önemli bir eşiğe gelmiş olmaları, sendikaların bugüne kadarki utangaçlıklarını bir tarafa bırakmalarını ve kendilerinden beklenen tutumları almalarını gerektiriyor.  
Sendikaların etki alanını genişletip, yeniden sınıfın mücadele örgütleri haline gelmek gibi bir hedefleri varsa, işçinin birliği ve halkların kardeşliği ilkesine uygun bir şekilde hareket etmeleri gerekiyor. Bunun için yıllardır emekçileri bölerek büyük bir kısmını yedekleyen ırkçı-şoven söylemlere asla pabuç bırakmamalılar.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa