28 Mart 2013 11:10

Milli takımda değişiklik yok

Milli takımda değişiklik yok

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Milli takım, Macaristan beraberliği ile 2014 Dünya Kupası’na katılma şansını mucizelere bırakırken teknik direktör Abdullah Avcı sergilenen oyundan memnun olduğunu söylüyor. Maçı kazanma adına sahada yapılması gereken her şeyi yaptıklarını ancak bireysel bir hata sonucunda yenilen golle sahadan beraberlikle ayrılmak zorunda kaldıklarına dikkat çekiyor. Evet futbolcular tek tek oldukça hırslı ve gayretliydi. Ancak bunu takım oyununa dönüştürmeyi başaramadılar. Zaten bugüne kadar dönüştürebildikleri de görülmedi. Yani milli takımda bir değişiklik yok...
Macaristan maçına Dünya Kupası yolunda “son şans” etiketi yapıştırılmıştı. Bu nedenle futbolcuların özel bir motivasyona sahip oldukları anlaşılıyordu. Sistemden, taktikten, takım oyunundan çok motivasyon ve bireysel çabayla iş yapmaya alışkın olan milli takım, Macaristan karşısında da “can havli futbolu” şeklinde özetlenebilecek bir mücadele ortaya koydu. Çok koşan, çok mücadele eden, pres yaparak rakibine oyun kurma fırsatı vermeyen ancak bir o kadar da telaşlı ve bir an önce sonuca gitmek için şuursuzca hücum eden dağınık bir takım... Öyle ki bu telaş sahanın kenarındaki top toplayıcı çocuklara bile yansımıştı. Zaman yitirmemek adına, top daha oyun alanının dışına çıkmadan yedek topu sahaya gönderiyorlardı. Bu yüzden bir ara hakem duruma müdahale etmek zorunda bile kaldı.
Aslında Türkiye’nin futbolcu potansiyeli çok daha etkili futbol oynayan bir milli takım yaratmak için yeterli. Ama bu potansiyel, sistem oluşturma yolunda bir türlü değerlendiril(e)miyor. Futbolun temel ilkelerine ve bu ilkelerin sahada uygulanmasına yönelik bilgi eksikliğinin bunda payı büyük. Takım oyunu demek bir anlamda bilimsel futbol oynamak demek... Futbolun temel ilkeleriyle bireysel yetenekleri, bilimsellik çerçevesinde en verimli olacak şekilde harmanlayıp futbolcuların oyun karakterine uygun bir sistem oluşturmak demek... Biz bu gerçeğin farkına varamadığımız için hâlâ yıldız kabul ettiğimiz oyuncuların bireysel yeteneklerine sırtımızı dayayarak yol almaya çalışıyoruz. Kaldı ki, bilime ve bilgiye ne kadar değer verdiğimiz de ortada...
Mesela herkes Arda’nın Macaristan karşısında çok iyi oynadığı konusunda hemfikir. Oysa Arda’nın oynadığı futbol, benzerlerine ancak halı sahalarda rastlanabilecek kadar ilkel. Kahramanlığa soyunmuş, topu ayağında adeta esir eden, bireysel yeteneğiyle işi tek başına bitirmeye kararlı oyuncu modeli!.. Ne zaman topla buluşsa öncelikle rakiplerini çalımla geçmeyi deniyor. Ancak bunu yapamayacağını anladığında pas vermeyi düşünüyor ki o zamana kadar da rakip savunma kapandığı için iş işten geçiyor. Bu arada rakiplerini çalımla geçmeye kalkışırken kaptırdığı topların sayısına ise hiç kimse dikkat etmiyor. Yani milli takımın hücumdaki kaderi tamamen Arda’ya bağlı. Arda seri çalımlarla rakip oyuncuları geçip gol atar ya da asist yaparsa milli takım galip gelecek!.. Oh ne âlâ... Bu mudur yani Abdullah Avcı’nın temel hücum planı?.. Bir ya da birkaç oyuncunun bireysel yeteneğine güvenip yükü ağırlıklı olarak onların omuzlarına yüklemektense, sistem çerçevesinde takım oyunu oynayarak başarılı olmaya çalışmak daha kolay bir yol değil mi?.. Bir sistem yerleştirilmiş olsa sakatlık, ceza, hastalık gibi sebeplerden dolayı kadroda yer almayan oyuncuların eksikliği de fazla hissedilmez hem.
Sonuçta milli takım Macaristan’ı yenemeyebilir. Ancak burada asıl önemli olan ortaya nasıl bir futbol konduğu ve gelecekle ilgili bir ışığın görülüp görülmediğidir.
Presle, seri paslaşmalarla, sağlı sollu ataklarla, türlü hücum varyasyonlarıyla, ceza sahası dışından atılan şutlarla rakibini bunaltabilir ancak yine de yenemeyebilirsin. En azından keyif, heyecan ve ileriye dönük umut vermiş olursun. O zaman herkes bu takımın yakın zamanda istikrar yakalayacağına ve ses getiren başarılara imza atacağına inanabilir... Ne yazık ki milli takımda bunun işaretlerini göremiyoruz...

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa