28 Mart 2013 11:16

'Şehit kanı' istismarcıları ne istiyor?

'Şehit kanı' istismarcıları ne istiyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Belki de son günlerin en provokatif haberlerinden birisi, “Şırnak ve Hakkari kırsalında bulunan 100 dolayında PKK gerillasının sınırı geçerek Güney Kürdistan’a geçtikleri ve bu geçişin askerin boşalttığı bir alandan ve Türk jetlerinin gözetiminde yapıldığı” biçimindeki haberdir. Bu habere “Genelkurmayın üç ay önce bölgede operasyon yapılmasını yasakladığı” eklenerek, “geçişle” İmralı’daki görüşmeler arasında da bağlantı kurulmuştur.
Genelkurmay bu haberleri açıkça yalanladı. Ancak bu haber üstünden çözümsüzlük ve çatışmaların sürdürülmesinden yana tutumlarını savunmak isteyen basın ve siyasi odakları hız kesmedi; “Bölgedeki askeri yetkiler Genelkurmayı değil bizi doğruluyor” diyerek bu tutumu sürdüreceklerini açıkladı.
Eğer sorun “haberin doğruluğu-yanlışlığı” olsa, bu bir haber tartışmasıdır ve haber unsurları üstünden bir tartışma yapılabilirdi. Ancak öyle değildir. Bu bir siyasi tutum tartışmasıdır.
Çünkü; “100 gerilla geçti ve jetler bunlara gözcülük yaptı!” diyenler; “Ey Türk milleti teröristler sınırlarımızı kevgire çevirmiş, girip çıkıyor Hava Kuvvetleri de bunları koruyor. Silah gücüyle yok edilmek isteyenler hava kuvvetlerinin gözetiminde sınırdan geçiriliyor” demek istiyor. Aslında dediklerinin anlamı; “gerillaların silah gücüyle yok edilmesi”dir.
Bu haberin doğruluğu çok tartışmalıdır ama velev ki doğrudur, bundan çıkarılması gereken sonuç, “Vuralım kıralım. Ölelim öldürelim mi”dir?
Elbette bu türden doğruluğu tartışmalı haberler üstünden yapılan propaganda “Kürt sorununun barışçıl çözümü” doğrultusundaki adımları provoke etmek için yapılan propagandadır. Ve bu odakların temsilcileri halk arasında daha açıkça dile getiriyor bu iddialarını.
Peki öyleyse bu kişiler ve siyasi odaklar, onların basındaki sözcüleri şu sorulara yanıt vermelidir;
- PKK gerillaları Güney Kürdistan’a geçmesin de Hakkari ve Şırnak’ta kalmaya devam mı etsin?
- Savaş uçakları sınırı geçen PKK’lileri bombalamalı; sınırdaki birilikler geri çekilen PKK’lilerle çatışmaya girip birbirini öldürmeli miydi?
- Kürt evlerine gerilla cenazesi, Türk evlerine asker cenazeleri gelmeye devam etmesini; askerin geçiş yolunu kesmesini ve hava kuvvetlerinin Türkiye’yi terk edenleri bombalamasını mı istiyorsunuz?
- İki halkın birbirini boğazlamasına doğru giden savaşta, Kürtlerin ve Türklerin temsilcilerinin bir biçimde görüşmesine karşı mı çıkıyorsunuz?
Bu sorulara, “Ben barış değil savaş, kan, şehit ve gerilla cenazesi istiyorum” demeden hayır denebilir mi?
Peki böyle bir durumda; sınırdaki asker, gerillalara ateş açarsa, hava kuvvetleri gerillaları bombalamaya kalkarsa ne olur?
Sorunun bu boyutu, milliyetçi odakların dışındaki herkes için “tamamen tersten” Türkiye’nin gündemindedir. Çünkü böyle bir durumda saldırı yapan silahlı güçler için yasal açıdan bir engel yoktur. Nitekim BDP’den başlayarak pek çok siyasi odak ve kişiler sorunu konuşuyor. Ama onlar bundan “Madem bu geçişler yasal değil o zaman bunları vuralım” değil, “Meclis gerekli yasaları çıkararak bu geçişlerin bir sorun yaratmadan, provokatörlere fırsat tanımadan yapılmasını sağlayacak düzenlemeleri yapsın” sonucunu çıkarmaktadır.
Hatta bir savcının bile geçişlere izin veren görevliler hakkında dava açabileceğine dikkat çekilerek, sürecin mahkeme kararıyla tıkanabileceğini belirtiyorlar.
Adalet Bakanı Ergin, “Savcı, niye Türkiye’ye barış getirmek istiyorsunuz? Niçin akan kanın durması için çalışıyorsunuz mu diyecek? Bu suçsa ben bu suçu işliyorum” dedi. Dün Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da Bakan Ergin gibi konuştu; “Yasal düzenlemeye gerek yok!” dedi. Ama Meclisin bu konuda üstüne düşeni yapmasının elbette sürecin sağlıklı işlemesi için son derece önemli olduğu da ortadadır.
Dahası bu olursa ulusalcılar da yüzlerindeki maskeyi bir yana bırakarak konuşmak zorunda kalacaktır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa