29 Mart 2013

Karşılaşma ve helalleşme

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Bayrak dedin mi, mevzu derin. “Türk bayrağı”nı konuşurken; birden “İslam Bayrağı” da ekleniverdi gündeme... Abdullah Öcalan Newroz mesajında dedi ya; “Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır”. Sonrası “kapitalist modernite” eleştirisi; 1920 ruhuyla “demokratik modernite”yi inşa çağrısı...
BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, “saptırıldı” diyerek açıklık getirdi: “Şimdi bazıları ilk kez duymuş gibi feryat figan ediyor. Bu çevreler acaba ilk kez geçen hafta Cihangir’de karşılaştığını mı düşünüyorlar?​”
Söylenenlerin tarihsel gerçekliğine şüphe yok. Ama; bugün ne anlaşıldığı da önemli... Bu “kardeşlik”in başka halklara, inançlara ne getirdiği bir tarafa kalsın şimdilik. Geçen hafta Gazi Mahallesi’nde, Kurtuluş’ta, Balat’ta tanışmadık; onlarla da. Oradaydılar ve bin yıl birlikte yaşadık hepbirlikte... 1920’lerin başına geldiğimizde; geriye neredeyse Türkler ve Kürtler’den ibaret bir Anadolu kaldığı da herkesin malumu...
İşte o Anadolu’nun “Misak-ı Milli”sini, Mustafa Kemal Paşa, 1920-23 yılları arasında şöyle tanımlıyordu: “Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya’dan, Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor’a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi içine alır.”
Şimdi; Öcalan’ın tarihsel referans olarak verdiği; Demirtaş’ın “dil oyunları” ile kaygı sahibini Cihangir’e yolladığı “İslam Bayrağı” meselesini, “Misak-ı Milli” meselesini nasıl okuyacağız?
Hayır; bu aralar herkesin yaptığı gibi, Öcalan mesajının satır aralarını okuyup “kendi payımıza gerekçeler üretmek” değil derdimiz. “Aslında bunu dedi” demek hiç değil...
Bugün mesele; kimin nasıl anladığında, nasıl tartışmak istediğinde... Liberal; “Demirtaş’ın Beyaz Türk’e attığı Messi ayarında gol”ü alkışlıyor; bıyıkaltından gülerek... Kemalist, “Hah işte demiştik, bunlar şeriat peşinde” sözü doğrulanmış gibi sevinç içinde... Gizli Kemalist fosforlu kalemle çoktan üstünü çizdi bu vurgunun; “sol gösterip sağ vurmak”ta epeyce işine yarayacak çünkü. “İslam Kardeşliği” lafını duyan İslamcı çoktan, “Millet yerine ümmet demiştik, şimdi onlar da geldi bu noktaya” mutluluğuyla sarhoş... Kiminin kafası, memleketin hali gibi karmakarışık...
İşin içine bir de Öcalan’ın “Misak-ı Milli”nin (Milli Yemin) içine Irak ve Suriye’deki Kürt topraklarının dahil olduğunu hatırlatması; iş iyice çetrefilleşiyor... Logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan gazetenin bir köşesinde haritalar geziniyor yazının içinde... “Büyük Türkiye” haritaları... Musul, Kerkük, Erbil...
İştah kabarıyor; gözler açılıveriyor. Milliyetçiler, İslamcılar tava geliyor, getiriliyor. Ortadoğu’daki yeni bölgesel gücün; “İslam Bayrağı ile örtülü bir Türk-Kürt ittifakı” olacağı hülyalarına yatıyor birileri. Karşı çıkanlar da; tam da bu “ikna gerekçeleri”ne sarılıp seslerinin tonunu yükseltiyor.
Peki ya gerçek hangisi? “Türk tarafı yol temizliği yapıyor” deyip geçmeli mi? Cihangir’dekiler kadar sert bir yanıtı hak etmiyor mu bu hülyalar?
Türk ve Kürt halklarının kardeşçe ve özgürce yaşayacağı bir ülkeyi hayal edenler; ne yapacak bu “gerici hayal deryası” içinde? Gazete köşelerinden, televizyon programlarından bu hülyaları dinledikçe; “kardeşlik”ten, “barış”tan mı soğuyacağız? Elbette hayır.
Geçen hafta Cihangir’de tanışmayan milyonlarca insan; en son nerede görüştüğünü hatırlamaya çalışsın kafi. Sadece bin yıl önceki buluşmayı değil; geçen hafta nerede karşılaştığını da hatırlasın. Mesai saatleri içinde; mesaiden sonra, vardiyada... O büyük hesaplar içinde kendi “küçücük” yaşamlarına ne düşeceğini hesap etsin.
Bin yılda çok şey yaşadı bu ülkenin halkları... Bin yıldan bin farklı hikaye, bin farklı isyan çıkar.
Ve emin olun; bu ülkenin halkları ne Firuzağa, ne başka bir caminin avlusunda helalleşecek. İslamda cami avlusunda helalleşmenin tek bir anlamı var; herkes için... Ortadoğu için “uzak ihtimal” gibi görünen barış için de...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et