1 Mayıs meydanlarından seçim meydanlarına!
Fotoğraf: Envato
Dün İşçi sınıfının 1 Mayıs, Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü bütün dünyada coşkulu törenlerle kutlandı.
Dünyanın her ülkesinde ve başlıca merkezlerde yapılan kutlamalarda işçiler, her kategoriden emekçiler, çevre hareketinin temsilcileri, emekçi sınıflardan gençler, kadınlar yer aldı. Elbette konuşmalarda, sloganlarda ve pankartlarda da kapitalizme, sömürüye nefretin haykırılmasının yanı sıra; işçi sınıfının dışındaki kesimlerin de sistemle çatışan talepleri de gösteri alanlarında yankılandı. Bu yıl ülkemizde 1 Mayıs, gerek bölgede gerekse diğer illerde, geçmiş yıllardan çok daha yaygın ve kitlesel biçimde (Belki sadece İstanbul’da Taksim’deki geçen yılki kitlesellik bu yıl aşılamadı) kutlandı.
Elbette önümüzdeki günlerde bu kitleselliğin, yaygınlığın ve gösterilerin 1 Mayıs idealleriyle yeterince bağlantılı olup olmadığı, daha iyi bir kutlamanın neden yapılamadığı vb tartışılacaktır. Ancak bugünden, belki sonraki tartışmalara da ışık tutması bakımından şu saptamaları Türkiye’deki 2011 1 Mayıs’ının kendine has özelliklerini şöyle ifade edebiliriz. 1-) Sayısı toplam kitle katılımına göre az gibi görünse de işçi kurultayları çalışmalarının hareketlendirdiği genç işçilerin, birçok ilde 1 Mayıs kortejlerinde (bazı yerlerde kendi pankartları, bazı yerlerde “İşçi Kurultayı” pankartları ile sendikaların bazı yerlerde de sınıf partisinin kortejlerine katılarak) yer almaları, bu 1 Mayıs’ın en dikkate değer özelliklerinden birisidir.
2-) Yine ÖSYM’deki şifre skandalının da hareketlendirip mücadeleye ittiği liseli gençlerin bu 1 Mayıs’ta kutlamalara yaygın, az çok kitlesel bir katılım sağlamaları 2011 1 Mayısı’nın diğer önemli özelliğidir. Ve genç işçiler gibi liseli gençler de kendi geleceklerini 1 Mayıs ideallerine bağlayarak 1 Mayıs’a son derece önem verilmesi gereken bir renk katmışlardır.
3-) Türkiye’deki demokrasi mücadelesin en dinamik gücünü oluşturan Kürt siyasi çevrelerinin ve Kürt emekçilerinin hem bölgede hem de İstanbul başta olmak üzere büyük merkezlerde 1 Mayıs’a geçmiş yıllardakinden çok daha kitlesel ve etkin biçimde katılmaları 2011 1 Mayısı’nın diğer önemli bir farklılığı olmuştur. Önümüzdeki dönem açısından da son derece önemli olan, bu kesimin kendi talepleriyle 1 Mayısı idealleri arasında yakınlık kurup; Kürt sorununun demokratik çözümü ile işçi sınıfının kurtuluş davası arasında bağa işaret etmesi, işçilerin, emekçilerin ileri kesimleri ve sendikalar için de uyarıcı olacak bir gelişmedir. Aynı yakınlığı sendikalar ve ileri işçi kesimleri de kurar, bunu gereği olan tutum alabilirlerse, hem Türkiye’de işçilerin birliği hem de demokrasi mücadelesinin ilerletilmesinde son derece önemli olacak yeni bir gücün oluşturulması için ileri adımlar atılmış olur.
1 Mayıs vesilesiyle, burada söylenebilecek diğer bir şey ise sendikaların; “1 Mayıs’ta Taksim’de 1 milyon kişi” gibi “toplum mühendisliği” ürünü sloganlar yerine bir milyon işçiyi ve daha fazlasını Taksim’e (ve ülkenin başka meydanlarına) yığacak bir çalışmayı işyerlerinde bütün yıl içinde yapan bir sendikal mücadeleye yönelmeleridir.
Evet, 2011 1 Mayıs’ı yaygın ve kitlesel bir 1 Mayıs olmuştur. Ama bu yaygın ve kitlesellik, önümüzdeki yıllarda 1 Mayıs alanlarına bugüne kadar gelmemiş işçilerin (gençlerin, kadınların, her kesimden emekçilerin) katılımıyla daha da yaygın daha da kitlesel yapma hedefiyle birleştiği ölçüde anlamlı olacaktır. Bunun için de 2012 1 Mayısı’nı beklemeden hatta bu sabahtan itibaren çalışmaya başlamak gerekir.
Ve önümüz seçimdir. 1 Mayıs alanlarındaki işçilerimiz, emekçilerimiz, kadınlarımız, aydınlarımız, sanatçılarımız, gazetecilerimiz, onların her türden örgütleri, yani Türkiye’nin en ileri güçleri; eğer seçimde AKP başta olmak üzere düzen partilerine karşı bir çizgide tutum alırlarsa elbette ki 1 Mayıs’ta atılan sloganlar “gök kubbede yansıyan hoş bir sada” olarak kalmayıp, amaca hizmet etmiş olacaktır.
Bu amacın ilk adımında seçim vardır ve seçimde bugünün koşullarında bu mücadelenin merkezi ise Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’unun etrafında Türkiye’nin 1 Mayıs’ta alanlarda birleşen güçlerinin birleşmesidir. 1 Mayıs meydanlarında birleşen güçler bu birliklerini seçim meydanlarına da taşırlarsa, Türkiye’de emek mücadelesi de demokrasi mücadelesi de çok daha ileri bir safhaya evrilecektir. Bugün seçimin hesabı, herhangi bir seçim gibi değil bu seçenek üstünden yapılmalıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00