31 Mart 2013 08:54

'Özürlü' yükseliş

'Özürlü' yükseliş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘Yükselen güç’ diye tanımlanan ülkelerden biri de Türkiye.
Her fırsatta ‘bölgesel güç’, ‘yükselen güç’ gibi kavramlarla ‘onurlandırılan’ Türkiye son günlerde daha bir havalı…
Havanın sebebi malum: Mavi Marmara baskını dolayısıyla İsrail’in özrü!
Bu meseleye şimdilik hiç girmeden geçelim “yükselen güçler” platformuna. Yani BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkelerine.
Onlar da bugünlerde pek havalı!
Neden mi?
Güney Afrika’da düzenlenen “BRICS ve Afrika” başlıklı toplantıda banka kurma kararı aldılar da ondan.
Nasıl havalı olmasınlar? Kurdukları bankanın, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’na alternatif olmasını planlıyorlar.
Ortadoğu’nun ‘yükseleni’ olduğu söylenen Türkiye’ninkiyle…  Küresel ekonominin yükseleni BRICS’in havası arasında dağlar kadar fark var!
Biri dağların zirvesinde dolanırken diğeri dağın eteklerinde birilerinin eteklerine tutunarak ilerliyor.
Acaba hangisi zirvede?

ANLAYIŞI FARKLI FELSEFESİ FARKLI

BRICS ülkeleri ne yapmak istiyor?
ABD-AB’nin yani Batı’nın egemenliğine dayanmayan yeni bir kapitalist dünya düzeni kurmak istiyor.
Ya Ortadoğu’nun ‘parlak yıldızı’ iddiasındaki Türkiye ne yapıyor? Sistemin mevcut efendilerinin yanında duruyor. İyice eskimiş, kriz içindeki düzenin hamisiyle (ABD) stratejik ortaklıklar kuruyor.
BRICS ülkeleri, batı kapitalizmi yerlerde sürünürken, kendi ekonomilerinin dinamikliğinden güç alarak kafa tutuyor.
Eee ne de olsa küresel ekonomiye onlar can veriyor. Dünya hasılasının üçte biri oların.
Dünya nüfusunun neredeyse yarısı onların coğrafyalarında yaşıyor.
Bu tabloya bakarak IMF ve Dünya Bankası’nda belirleyici olmak istiyorlar. Batı kapitalizminin bu iki finans kurumu karşına Asya Kalkınma Bankası’nı dikmek istiyorlar.  Kendi aralarındaki yatırımlarda dolardan uzaklaşarak kendi ulusal paralarını kullanmayı hedefliyorlar. Kapitalizmi değil elbet de… Ama Batı’nın 300 yıllık egemenliğini yıkmaya adaylar. Kendi güçlerinin artmasının bu yıkımdan geçtiğini düşünüyorlar.
İşin özeti! Kendi gücünü artıracağı inancıyla Batı egemenliğini tahkim etmek için çabalayan Türkiye’den anlayışları farklı, felsefeleri farklı.

ÖYKÜLENİLESİ DEĞİL ELBETTE!

Türkiye’nin stratejik ortağının durumu ne?
Askeri kapasitesine her geçen gün daha çok yaslanan…  
Dünyanın orasına burasına müdahale peşinde koşan…
Ama bunu yaparken de (Gerek ekonomik gerek siyasi nedenlerden dolayı) Türkiye gibi ülkelere düne göre çok daha fazla ihtiyaç duyan bir zayıflık içerisinde.
BRICS’in IMF’nin ve Dünya Bankası’nın etkisini kıracak… ABD Doları’nın uluslararası rezerv para statüsünü kaybetmesine yol açabilecek hamleleri ABD’nin söz konusu zayıflığını daha da artırabilir.  BRICS’in durumu mu yoksa ‘stratejik ortak’ Türkiye’nin ki mi… Sizce hangisi daha havalı? Hangisi zirvede?
Ha bu arada sadece hava atan iki yükselenden birinin sefaletini göstermek istedik. Yoksa bu kapitalist bloğa (BRICS) öykünecek değiliz.  
Batı karşısındaki ortaklık BRICS ülkelerinin kendi içlerindeki rekabetini ortadan kaldırmıyor. Bu kıyasıya rekabetin üzerinde yükselen… İşçi ve emekçilerin azgınca sömürülmesine yol açan BRİCS kapitalizminin de dünya işçi sınıfı için hava atacak bir yanı yok.
Bilakis yıkılası bir yapısı var tıpkı batıdaki hali gibi…


DÖRTNALA NEREYE BÖYLE?

Şu ana kadar yazdıklarımız karşısında şu soru akla gelebilir: BRICS ülkelerininkinin yanında ezilse de Türkiye’nin havasının hiç mi kıymeti yok?
Milli gururu okşamasıyla…
Filistin barış sürecine küçük bir katkı sunma ihtimaliyle…
Hayatını kaybedenlerin yakınlarının acısını bir nebze de olsa hafifletebilecek bir potansiyel taşımasıyla…
İsrail’in Mavi Marmara faciası için özrü ‘önemsizdir’ denemez!
Burası Ortadoğu… Burada hesap hiç eksik olmaz. Çok net olduğu sanılan görüntüler, zaman geçtikçe birer seraba dönüşür.
İsrail’in özrünün mimarı kim Obama?
ABD bölgede iki önemli müttefiki arasındaki gerilime neden son vermek istedi?
Cevap İsrail Başbakanı Netenyahu’dan: Suriye krizi derinleşiyor. Suriye’deki kimyasal silahların terörist grupların eline geçme riski var. Bizim için bu büyük tehlike… Türkiye ile buna karşı ittifak zorunluluktu.
Özet: Suriye’ye karşı ortak ve güçlü bir hamle hazırlığı. Bu kadarla mı sınırlı? Elbette hayır! Bu iş ‘İran sorunu’na evrilir mi? Kaçınılmaz!
Gidişat nereye? Büyük bir bölgesel savaşın içene doğru.
Şimdi tekrar soralım: Türkiye ile İsrail arasındaki ekonomik, askeri, diplomatik ilişkilerin “normalleştirilmesi”, bölgesel anormalleşmenin ilk adımı mı?
Böbürlenmelerin gürültüsünden uzaklaşıp kulak verdiğimiz analizlerde en çok “enerji güvenliği”, “ekonomik çıkarlar” laflarını duymamız boşuna değil.
İktisadi ve jeopolitik çıkarların belirlediği bir süreç bu…
Söz konusu çıkarlar aynı zamanda yeni çatışmalar demek. Sürecin Türkiye ile Arap dünyası arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemesi kaçınılmaz!
Öyleyse özrü kabul edelim ama yeni insanlık suçlarına karşı durmak da boynumuzun borcu olsun. Hükümetin dolduruşuyla Ortadoğu’ya doğru gitmeyelim dörtnala!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa