Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat

Geldik, 'AKP'nin anayasası' aşamasına!

Başbakan Erdoğan’ın TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na tanıdığı süre dün itibariyle doldu. Dolayısıyla AKP’nin “kendi anayasası”nı “Meclisten geçirme” takvimi de dün başladı. Ancak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda yer alan partiler, çalışmaların sürmesini istemekte, AKP ise masayı dağıtarak, “diğer partilerin yeni bir anayasa istemediğinin ortaya çıktığı” propagandası üstünden kendi anayasası için süreci başlatmak istemektedir.
Bundan sonraki anayasa çalışmalarında AKP’nin; 1-) AKP-CHP-BDP üçlüsünün ortak bir metinde anlaşması ve en az 367’yi bulan bir çoğunlukla Meclisten geçirilerek anayasanın referanduma gerek kalmaksızın kabul edilmesi, 2-) Olmazsa, AKP-BDP’nin ortak bir metinde anlaşarak en az 330 vekilin oyuyla anayasayı referanduma götürmek için çalışacağı anlaşılıyor.
Tabii ki bunlar masabaşında yapılan hesaplar. Gerçek hayatta bunların ne kadar karşılık bulacağını ise çok geçmeden (önümüzdeki aylarda) göreceğiz.
Basında ve siyaset alanında anayasa tartışması, sadece vekil sayıları ve parti adları alt alta yazılarak yapılmaktadır. Ancak hele de bir anayasa söz konusu olduğunda, toplumsal güçlerin taleplerinin ne ölçüde bu anayasanın içinde yer aldığı, bu güçlerin desteğini ne ölçüde almış olduğu, vekil sayısından çok daha önemlidir. Bu yüzden de Meclisteki dört partinin ve vekil sayıları üstünden yapılan hesaplardan belki bir anayasa metni çıkar ama bundan “yeni bir anayasa çıkması” pek olanaklı değildir.
Anayasa ile ilgili son iki yıldır yapılan tartışmalara ve Mecliste grubu olan dört partinin söylediklerine bakarsak; şunları söyleyebiliriz:
AKP ve arkasında yer alan sermaye güçleri, piyasa ekonomisi, neoliberal politikaları teşvik eden, patronların ihtiyacına uygun, “muhafazakar bir toplum” oluşturulmasının dayanaklarını oluşturan ve bunlara destek sağlamak için de çeşitli halk kesimlerinin taleplerinin de araya çeşni olarak serpiştirildiği, bir anayasadır. Dahası AKP, “Başkanlık Sistemi”ni bu “yeni anayasa”nın merkezine koyup diğer düzenlemeleri de bu merkezi güçlendirmek için yapmak isteyecektir.
CHP anayasa metninde, laiklik ve kimi özgürlükler için daha çok vurgu isterken “ilk dört maddenin değiştirilemezliği”  ve “anayasanın ruhu” bakımından eski anayasaya bağlı kalmayı büyük ölçüde sürdürmeye çalışacaktır. Elbette CHP bu anayasa ile AKP’nin getirmek istediği “Başkanlık Sistemi”ne de radikal biçimde karşı çıkmaktadır.
MHP ise; bir yandan TBMM Uzlaşma Komisyonu’nda yer alarak “yeni bir anayasa”ya itiraz etmez görünmektedir ama gerçekte MHP’nin yeni anayasasının bugünkü anayasadan ciddi bir farkının olmadığı da biliniyor. Ancak MHP de AKP’nin “Başkanlık Sistemi”ne açıkça karşı çıkmaktadır.
BDP ise Türkiye’nin demokrasi güçleriyle, aydın çevreleriyle dirsek teması içinde gerçekten demokratik bir anayasa talebini ısrarla vurgulamaktadır. Her vesileyle BDP, yeni anayasanın eskinin restore edilmiş hali değil, gerçekten yeni bir anayasa olacaksa Kürtlerin eşit vatandaşlık haklarından (anadil, özerklik, hak eşitliği) Alevilerin inanç özgürlüğüne, laisizm, basın özgürlüğüne siyasi partilerden Terörle Mücadele Yasasının, Özel Yetkili Mahkemeler gibi oligarşik ve faşist rejimlere has kurumlarına izin vermeyen, bireysel ve kolektif özgürlükleri güvenceye alan bir anayasa olmasını dile getirmektedir. BDP sözcüleri, AKP’nin getirdiği “Başkanlık Sistemi”ne karşı çıkmaktadır. Ancak böyle bir anayasayla çelişmeyecek, parlamenter sistemin üstünde vesayet oluşturmayacak bir başkanlık sisteminin de tartışılabileceğini değişik biçimde ifade etmektedirler.
Toplam açısından, “Yeni Anayasa” tartışmalarında AKP “AKP’nin Anayasası’nın çıkarılması” için zorlamalar yapmaktadır, yapacaktır da.
Peki, “Türkiye’nin ihtiyacı nasıl bir anayasadır ve AKP’nin Başkanlık sistemi manevrası nasıl bir girişimdir?​”
Bu soruların yanıtını yarın tartışacağız.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et