03 Nisan 2013 10:57

Demokratik bir anayasa için...

Demokratik bir anayasa için...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün yazının bu bölümünde, Demokratik Anayasa mücadelesinin nasıl olması gerektiğini tartışacağız. Ama önce AKP’nin “Başkanlık Sistemi” önerisini dayatmasından sonra, özellikle “solcu” kimi siyasi çevrelerin tutumuyla başlamak konuyu daha anlaşılır yapacaktır.
Açıkça ulusalcı olan “solcu” görünen çevrelerle, utangaç ulusalcı solcular; AKP’nin “Başkanlık Sistemi” önermesinden, özellikle de Öcalan’ın “Başkanlık Sistemi de tartışılabilir” demesinden beri, Kürt sorununun çözümüne destek vermeyi bile “Başkanlık sistemiyle” bağlantılı ele alır hale gelmişlerdir. Bu çevreler, “BDP ve Öcalan Kürtlere kimi hakların tanınması karşılığında Başkanlık Sistemi’ne destek verecek” propagandasına ağırlık vererek, “Kürt sorununun müzakere ile çözümünü”ne dair girişimleri de “emperyalizmin ve AKP gericiliğinin yedeğine düşmek” olarak göstermeye başlamışlardır. Bu görüşlerin sahipleri, Anayasa tartışmalarını da “AKP’nin Başkanlık Sistemi merkezli anayasasına  destek” biçiminde değerlendirmektedirler.
Oysa AKP bile “Başkanlık sistemini” gerçekten anayasaya eklemekten çok; bir yandan kendi içindeki hizipleri hizaya getirmek öte yandan Kürt siyasi güçleriyle Türkiye’nin demokrasi güçleri, aydınları ve “sol” çevreleri arasındaki ittifakı baltalamak için provokatif bir öneri olarak ortaya atmıştır. Siyaset alanını bulandırabilir ve alabora edebilirse, istediği anayasayı ve başkanlık sistemini de çıkarırsa elbette bu onun için “ballı börek” olacaktır.
Peki gerçek nedir öyleyse?
Eğer Türkiye’nin ilerici demokrat güçleri, aydınları sadece olup biteni dışarıdan bakan bir gözle izleyip, “Şu şöyle oluyor, bu da böyle, demek ki şunlar şunun yedeği, bunlar da kurbanı” diyerek bu ülkenin yakın geleceğini belirleyecek girişimler karşısında “seyredalıcı filozoflar” gibi “gözlemci olmayı” ve “lafazanlığı” aşamazlarsa; AKP başkanlık sistemini anayasaya da koyar, bir biçimde Meclisten de referandumdan geçirerek bir “zafer” daha kazanabilir! Çünkü; eğer demokrasi güçleri, emekçiler demokratik bir anayasayı savunacak bir inisiyatifle sürece müdahale etmezlerse, edemezlerse AKP, mevcut anayasa ile kıyaslayarak kendi anayasasını “en iyi en demokratik anayasa” olarak dayatıp halktan onay alabilir!
Ama ülkemizin aydınları, ilerici demokrat güçleri, sendikalar, emek örgütleri, alanlarda taleplerini haykıran kadınları, gençleri, özgürlük ve hak eşitliği isteyen Kürtleri, inanç özgürlüğü ve laisizm talep eden Alevileri, demokratik üniversite, özgür bilim ve sanat talep eden bilim ve sanat dünyası;... demokratik bir Türkiye talebiyle son 50 yıl içinde demokrasi mücadelesi içinde bedel ödemiş güçler, işçi sınıfı ve emekçilerin ileri kesimleriyle de birleşerek; bir önceki bölümde çerçevesini ifade ettiğimiz bir anayasa talebiyle harekete geçebilirlerse Türkiye’nin makus talihini yenebiliriz. Bunun anlamı ise eğer demokratik anayasa yanlısı güçler doğru bir hatta yürürlerse; AKP ve arkasındaki güçler neoliberal politikalara çanak tutan, gericiliğin sistemi restorasyonuna zemin olacak bir anayasayı çıkaramazlar. Ki böyle bir mücadele demek, “Anayasa şöyle çıkar böyle çıkmaz” tartışmalarını geride bırakarak, demokrasi güçlerinin sürece tüm demokrasi güçleriyle, demokratik bir anayasa için müdahalesi demektir.
Bugün bu adımın ilk şartı ise, olup biteni “seyreden” bir hakem edasıyla doğruları ve yanlışları alt alta yazmak, böylece ulusalcı güçlerin kara propagandasına dayanak sunmak ve AKP’nin değirmenine su taşımak değil; demokrasi mücadelesinin ön cephesindeki Kürt siyasi güçleriyle birlikte saf tutarak onların AKP dayatmaları ve ulusalcı güçlerin saldırılarıyla kuşatılmasının önüne geçmektir. Bunu yapmayıp, tersine malum “solcu” kaygılarla ve “derin analizlerle” ortaya çıkmak AKP’nin ve düzen güçlerinin Kürtleri “en aza razı etme” girişimlerine güç vermek anlamına gelmektedir.
Aslına bakılırsa bugün aydınlar içinde Kürt sorununun demokratik çözümüne son derece geniş bir destek vardır ve bu destek “demokratik bir anayasa” için de söz konusudur. Sendikalar da biraz geç de olsa bu cephede saf tutmak için girişimlere başlamıştır ve bu alanda yeni adımlar atılmasının koşulları da hızla olgunlaşmaktadır. Yine sınıfın ileri kesimleri içinde tartışmalarda sorunun demokratik çözümünün yanı sıra anayasa tartışmaları da büyümektedir ve önümüzdeki aylarda bu alanda daha ete kemiğe bürünmüş gelişmeler mümkün olacak görülmektedir. Yine Alevilerin ulusalcı cepheden gelen baskılara rağmen laik bir Anayasa ve Kürtlerin özgürlük talepleri karşısında düne göre daha ileriden demokrasi cephesine katılmaya yöneldiğinin alametleri vardır. Ve bu sürecin en dinamik gücü olarak Kürtler, demokratik bir anayasanın da radikal savunucularıdır. Denebilir ki bu alanda tek engel AKP’nin kendi anayasasını dayatma girişimleri ile ırkçıların, ulusalcıların kara propagandasının halk saflarında yarattığı bulanıklıktır.
Ancak Türkiye’nin demokrasi güçleri, bütün bu sorunların üstesinden gelebilir ve Demokratik Türkiye mücadelesini çok daha ileri bir mevziye taşıyabilir. Bunun için imkanlar bugün çok daha geniştir. Önümüzdeki günlerde bu imkanların daha da büyüyeceğini şimdiden söyleyebiliriz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa