Seviye faktörü
Galatasaray, Real Madrid karşısında bundan iyi oynayamazdı. Zaten bu sezon Şampiyonlar Ligi’ndeki hiçbir maçında bundan daha iyi bir oyun ortaya koy(a)mamıştı sarı-kırmızılı ekip. 3-1 kazandıkları Schalke maçında dahi çok daha etkisiz ve mahkum bir oyun sergilemişlerdi. Ancak bireysel hatalar ön plana çıktığında ortaya konan oyun ile alınan sonuç uyuşmayabiliyor.
Oyuncular daha az bireysel hata yapsaydı Galatasaray rövanş için umut taşıyan bir skorla İspanya’dan dönebilirdi. Ne var ki bazı oyuncular daha önceki pek çok maçta yaptıkları hataları bu maçta da tekrarlayınca umutlar ilk maçta tükendi. Fatih Terim bu hataları görmüyor mu, yoksa gördüğü halde önünü mü alamıyor? İki durum da bir teknik adam için ciddi anlamda eksi puan anlamına geliyor.
Yenilginin faturasını hakeme keserek işler yürümüyor ne yazık ki. Oyuncuların yaptığı vahim hataları görmeyip ya da görmezden gelip yenilgiye bahane bulmaya çalıştıkça yerimizde saymaktan kurtulamıyoruz. Gelişkin bahane kültürümüzün ilk sırasında ise hakemler yer alıyor. Terim, Norveçli hakem Moen’in bu seviye için yetersiz olduğunu söylüyor. Ona göre hakem, Real Madrid’in isminden korktuğu için etki altında kaldı. Maalesef bu durum dünyanın her yerinde böyle. Futbol düzeninin (endüstrisinin) önde gelen bazı takımlarının isimleri hakemler üzerinde belirli bir etki yaratabiliyor. Tıpkı Türkiye’deki maçlarda hakemlerin, Anadolu takımları karşısında Galatasaray’ın isminden etkilenmesi gibi...
Hakemin Şampiyonlar Ligi seviyesine uygun olmadığını kabul edelim. Peki özellikle savunmada aynı hataları tekrarlayıp duran futbolcular ve bir türlü bu hataların önünü alamayan teknik direktör Şampiyonlar Ligi seviyesine uygun mu?.. Elbette bu da tartışılmalı...
Evet hakem, Burak’ın ayağına basılan pozisyonda penaltıyı vermedi ama bu hatalı kararda Burak’ın abartılı şekilde kendisini yere atmasının payı yok mu?.. Sahtekarlık bazen geri tepebiliyor. Üstüne sarı kart görüp cezalı duruma da düşebiliyorsun. Hakemi aldatmayı bir alışkanlık, bir tarz haline getirmek, böyle sonuçlar da doğurabiliyor işte.
Bireysel hatalara gelirsek... İlk golde Eboue’nin zamanında kademeye girmemesi Ronaldo’yu Muslera ile karşı karşıya bıraktı. İkinci golde ise Riera ile Eboue’nin hataları büyüktü. Öncelikle Riera, Essien ile arasına doğru mesafe koymayarak ve de vücudunu geriye çekerek bu oyuncunun orta yapmasına fırsat verdi. Oysa Essien’e daha yakın durması gerekirdi. Bu şekilde pozisyon alsa Essien orta yapamazdı. Pozisyonun devamında, ters taraftan kademeye giren Eboue de gelen ortaya müdahale etmek bir yana kafasını eğdi. Eboue bunu hep yapıyor. Savunma sırasında ya saklanıyor, ya kademe hatası yapıyor ya da kendisini yere atıp hakemden yardım bekliyor. Ligdeki Gençlerbirliği maçında da yapılan ortaya müdahale edeceği yerde kendisini yere atınca takımının gol yemesine sebep olmuştu. Bu anlamda kesinlikle sorunlu bir oyunca ama yıldız(!) kategorisinde yer aldığı için olacak, her zaman Terim’in vazgeçilmezleri arasında.
Üçüncü golde de savunmanın diziliş hatası vahimdi. Neredeyse cepheden atılan ve savunmanın topa vurma konusunda çok daha avantajlı olduğu bir serbest vuruşta güya savunmaya destek veren tam 5 Galatasaraylı oyuncu hiçbir işe yaramayacakları yerde duruyordu. Durdukları yerde, ne sayıca üstünlük sağlayıp kaleye yakın tehlikeli alanı kapatabilirler ne de rakip oyuncuların topa vurmasını engelleyebilirlerdi. Nitekim, yanlış yerde durmalarının bedelini kalelerinde üçüncü golü görerek ödediler.
Şampiyonlar Ligi’nde işler 3-5 parlak transferle sonuç alınabilecek kadar kolay değil. Büyük hedefleri gerçekleştirebilmenin yolu, takım olmayı başarabilmenin yanında bireysel hataları en aza indirmekten geçiyor.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et