04 Nisan 2013 10:09

Çağ ve kafa karışıklığı 3: Bilimsel eğitim, din eğitimi, dini eğitim

Çağ ve kafa karışıklığı 3: Bilimsel eğitim, din eğitimi, dini eğitim

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta kaldığımız yerden, bütün kavram ve modellerin iç içe geçirilip toplumun nasıl karıştırıldığı konusuna, “köşenin darlığını” da dikkate alarak bodoslama devam edelim.
Birbiri ile kesişme ve sınır noktaları olmakla birlikte yine de aynı konuları ve yaklaşımları oluşturmayan en az üç, mitsel olanla birlikte dört düzey, yani
* Mit, ruh (büyü, mitoloji),
*Uhrevi, ilahi, kutsal (din, iman, teoloji –doğaüstü güçlerle açıklama),
* Metafizik (felsefe, mantık –doğadaki içkin nedenleri arama),
* Fizik, insani ve sosyal dünya (bilgi, bilim –olgu ve olayların fiili yasalarını arama) birbiri ile karıştırıldığı için tartışmalar ilerletilemiyor.
Bunların kişi veya halk arasında bir miktar karıştırılması anlaşılabilir de, üniversite ve okullarda karıştırılıyorsa, daha doğrusu bunlar bilerek bulanıklaştırılarak eğitim öğretim karıştırılıyorsa, çok daha “bilinçli” bir kötülükle yüz yüzeyiz demektir. Kestirmeden söylersek üç farklı eğitim modeli, tümden karıştırılarak, Osmanlının bile vazgeçmeye uğraştığı üçüncü model dayatılıyor:
* “Bilimsel Eğitim” yani eğitim öğretim bilim, sanat ve felsefe anlayışlarına uygun mu düzenlenecek (Kendi içinde pozitivistinden eleştireline kadar pek çok alt formu var),
* “Din eğitimi” yani okullarda din bilgisi verilecek mi (Bir dinin eğitimi ile tüm din ve mezheplerin eğitimi daha farklı),
* “Dini eğitim” yani okul belli bir din anlayışa uygun mu düzenlenecek (Dini eğitimin tek bir dine göre yapılması ile her dinde yapılması, yine dini eğitimin belli tip okullarda veya tüm okullarda yapılması da çok farklı).
Burada çok ciddi bir şekilde yüzleşilmesi gereken kritik soru; “Örgün eğitimde/okullarda din eğitimine yer verilecek mi?​” sorusudur ki bu soru 1982 Anayasası ile din eğitimi, hem de Hanefilik lehine kesin karara bağlanmıştı. Şimdi bundan daha kritik olanı “Okullar dini eğitim kurumları mı olacak?​” sorusuyla yüz yüzeyiz.
Osmanlı Sıbyan Mektebi “din eğitimi”, Medrese-İmam Hatip “dini eğitim” ve mektepler “bilimsel eğitim” olmak üzere açık bir ayrım yapmıştı.  AKP ise sadece Medrese (dini eğitim) istiyor.
Konuyu biraz açarsak Osmanlılar Batı karşısında üstünlüklerini kaybetmeye başladıktan sonra bilim ve teknolojideki geriliklerini aşmak, yeniden denge ve üstünlük sağlayabilmek için arayışlara girişmiş, 1773’te Mühendishane’yi, 1827’de Tıbbiye’yi, daha sonra adliye, ziraat vb. rüştiyeleri (ortaokulları), öğretmen okullarını, ilkokulları (iptidai) ve idadi/sultanileri, hatta Darülfünunu açmışlardır.
1870’lere gelindiğinde
* Medreseler dini eğitim,
* Sıbyan ve bir miktar iptidailer aynı zamanda din eğitimi (Kur’an ve ilmihal gibi dersler),
* Harbiye, tıbbiye, rüştiye, idadi, sultaniler tümden pozitivist eğitim yapıyordu (Toplam okul eğitimi süresince çok sınırlı düzeyde bir iki sınıfta genel din derslerine yer veriliyordu).
İki-üç asır sonra AKP ve Memur-Sen bırakın üçlü ayrıştırmayı, “din eğitiminin” de ötesinde “dini eğitime” geçmiş bulunuyor; her sene 1 zorunlu, 3 seçimlikle 4 derse kadar din dersleri koyarak, diğer derslerin de “Dinle çelişen bilgilerini temizleyerek, her okula mescit projeleriyle, tüm ortaokulları ve liseleri medreselerin ilk iki evresine, ilahiyat fakültelerini de üst kısmına eşitlemiş bulunuyor. Osmanlıda pratik olarak herkese ulaşmayan Sıbyanların yerine de “Kur-an Kurslarını” imam ve vaiz eşliğinde en ücra köşelere kadar yaygınlaştırmış bulunuyor.
Artık söz konusu olan “mektep-medrese ikiliği” veya dual/paralel eğitim değil, tüm okulların dinileştirilmesi, “din eğitimi”nin ötesinde tümünün birden “İslam dini eğitim okullarına” dönüştürülmesidir. Bilimsel eğitim hak getire.
Haftaya devam.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa