05 Nisan 2013 13:06

Çok çalışmak!

Çok çalışmak!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kamu personel rejiminde yapılmak istenen değişikliklere ilişkin tartışmalar artarken, kamu emekçilerinin ne kadar çalıştığı üzerinden yapılan resmi yorumlar devam ediyor. Bir süredir özellikle hükümet yanlısı gazete ve İnternet sitelerinde kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef alan yazılar belirgin bir şekilde arttı.
Kimi gazete ve İnternet sitelerinde “Devlete kapağı at, yan gel yat devri bitiyor!”, “Artık çalışanla çalışmayan belli olacak!” vb. gibi vıcık vıcık iktidar yalakalığı kokan haberlere, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın benzer içerikteki sözleri de eklendi. Bakan bey geçen hafta heyecanlı bir şekilde “657 Sayılı Kanun bize uymuyor. Devlet memuru oluyor birisi, ondan sonra yat, uzan, para kazan, böyle bir şey yok!” diyerek, AKP Hükümetinin kamu emekçilerine bakışının çarpıklığını gösteriyor.
Cumhuriyet tarihinin en sıkı sermaye dostu, buna karşılık en emek düşmanı partisi olarak şimdiden tarihe geçen AKP Hükümetinin çeşitli kademelerden temsilci ve yöneticilerinden sıkça duyulan, kamu emekçilerinin “az çalıştığı”, “yan gelip yattığı” gibi söylemler elbette yeni değil. Yakın zaman önce bizzat Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan, öğretmenlerin “3 ay tatil yaptıkları” “Az çalışıp çok para kazandıklarını” iddia etmişti.
Bu tür kışkırtıcı söylemlerin asıl amacının, kamuda hükümetin istediği koşullarda çalışacak, iş güvencesi göstereceği bireysel performansa bağlı olacak, hükümetin kararlarını itirazsız kabul eden, “itaatkar memur” prototipi üzerinden yeni bir personel rejimi oluşturmak olduğu çok açık.
Kimin az, kimin çok çalıştığını anlamak için resmi verilere bakmak yeterli aslında. Kamu emekçilerinin “Az çalıştığını”, “Yan gelip yattığını” iddia edenler, Türkiye’de devlet memurlarının yüzde 65’inin sadece eğitim ve sağlık alanında istihdam edildiğini unutuyorlar.
Son 10 yıl içinde eğitim ve sağlık emekçileri başta olmak üzere, kamuda birim zamanda yapılan işin ne kadar çok arttığını, esnek, güvencesiz ve angarya çalışma uygulamalarının ne kadar hızlı yaygınlaştığını ayrıca belirtmemize gerek yok.
OECD ülkeleri içinde kamu personelinin nüfusa oranının en düşük olduğu ülke Türkiye. Bu durum Türkiye’de bir kamu emekçisinin diğer ülkelerdekilere göre daha çok çalıştığının açık bir göstergesi. Türkiye’de her 36 kişiye 1 kamu görevlisi düşüyor. Bu rakam OECD ortalamasının iki katı. Buna rağmen devlet memurlarını köle gibi çalıştırmak için personel rejimini değiştirmenin hesaplarını yapıyorlar.
OECD’nin her yıl yayınladığı istihdam raporları, üye ülkeler içinde en çok çalışanların başında Meksika ile birlikte Türkiyeli emekçilerin geldiğini OECD’nin son olarak açıkladığı “Hayat Nasıl?​” raporu, Türkiye’de çalışanların yılda ortalama 1877 saatini işte geçirdiğini ortaya koydu. Türkiye’de “Yan gelip yattığı” iddia edilenler, dünyanın en büyük üç ekonomisine sahip ülkedekilerden daha fazla çalışırken, onlardan çok daha az ücret alıyorlar.
Hükümet temsilcileri, her konuda olduğu gibi bu konuda da yalan propagandaya dayalı söylemlerini toplumun farklı kesimlerini birbirine düşürmek ve bir bölümünü yedeklemek için profesyonelce kullanıyorlar. Bu tür söylemlerin bu kadar güçlü ve etkili olması, kamuda örgütlü sendikaların bu tür yalanlara karşı gerekli tepki ve tutumları yeteri kadar gösteremediklerinin de somut bir kanıtı.
Başbakanın ve AKP temsilcilerin bütün kibirli tavırlarına rağmen, Türkiye çalışma ve yaşam koşulları açısından uluslararası düzeyde yapılan hemen hemen bütün araştırmalarda son sıralarda yer alıyorsa, bu durumun sorumlusunun insanüstü bir çabayla ülkenin dört bir yanında fedakarca çalışan kamu emekçileri olmadığı çok açık.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa