Akıl ve ahlak bir araya gelemez mi?
Fotoğraf: Envato
Barış adına atılan her adımı desteklemek, bir kişinin bile ölmesini önleyebilecek girişimleri önemsemek gerekir.
Barış çabalarını desteklemek, barış adına yapılan yanlışlara göz yummayı değil bilakis bu sürecin doğru zeminde yürümesi için eleştiri yapmayı gerektirir.
Düne kadar akil adamlar mekanizmasını ve bu heyette adı anılan isimleri en ağır hakaretler ederek hedef haline getirenlerin şimdi bu heyette boy gösteriyor olması bile tek başına eleştiri yapmayı haklı kılmaya yeter.
Yazının başlığında biraz soyutlaştırıp, kibarlaştırdığımız soruyu bir kez daha ve daha somut biçimde sormak zorundayız. Bu tür akil adam olmak için ahlaksız olmak şart mıdır?
Bu çalışmanın içinde yer alan, bu güne kadar barış çabasında tutarlı ve bedel ödemeyi göze almış isimleri tenzih ederek ifade etmeliyiz ki, kadroda yer alan isimlerin ciddi bir kısmının önce kendisinin barışa ikna edilmesi gerekiyor.
Başbakan ile yapılan toplantının ardından katıldıkları televizyon programında bile “Yeni anayasada vatandaşlık tanımına dokunulmayacağını halka anlatmayı” barış çalışması diye sunan isimlerin barış algısı zaten bugün yaşadığımız sorunun sebebi değil mi?
Toplumda nefret, kin ve öfke tohumlarının boy atmasına hizmet etmekten geri durmayan, farklı olanı tehdit olarak algılayan, başkasının hak taleplerini aşağılayarak cevaplamaya çalışanların halka anlatacağı barışa karşı halkın aklına mukayyet olması gerekir.
İçinde yaşadığımız ülkenin barışa yönelik girişimlere direnç gösterecek ölçüde kamplaşmış olmasında en az siyasetçiler kadar payı olan gazeteci ve aydınlarla toplumsal barış arayışlarına öncülük etmek, halkın aklı ile alay etmek değilse nedir?
Sadece gazetecilik yaptıkları için cezaevlerinde onlarca insan yatarken, sanki bu tabloda hiç payı yokmuş gibi rejim eleştirisi yapabilen, helalleşmekten söz eden bir Başbakanı öve öve bitiremeyen aydınlara halk neden ve nasıl güvensin?
Sanki bu ülkede barış çalışmaları ilk defa başlayacak, aydınlar ilk defa halk ile buluşacakmış gibi havaya girenler, şimdiye kadar bu alanda söz söylemeyi, vatana ihanet etmek, bölücülerle iş tutmak olarak gördükleri için iktidar tarafından “Yürü ya kulum” denmedikçe barışı bile savunmayacaklarını da tescillemiş olmuyorlar mı?
Türkiye Ortadoğu’da uzun bir savaş ortamına hazırlanırken, içeride barış adına alelacele kotarılmaya çalışılan işe hiç sorgulama yapmadan yapışanlar, her devre uygun rolü oynayabileceklerini de göstermiş oluyorlar. Dün herkesten önde militarist yazılar kaleme alıp bugün barış öncülüğüne soyunmak, yarın Ortadoğu’da kahramanlık destanları yazılması için Anadolu’nun gariban çocuklarına gaz vermeyi de meşrulaştırmaya yeter sanıyorum.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00