Akıl ve ahlak bir araya gelemez mi?
Barış adına atılan her adımı desteklemek, bir kişinin bile ölmesini önleyebilecek girişimleri önemsemek gerekir.
Barış çabalarını desteklemek, barış adına yapılan yanlışlara göz yummayı değil bilakis bu sürecin doğru zeminde yürümesi için eleştiri yapmayı gerektirir.
Düne kadar akil adamlar mekanizmasını ve bu heyette adı anılan isimleri en ağır hakaretler ederek hedef haline getirenlerin şimdi bu heyette boy gösteriyor olması bile tek başına eleştiri yapmayı haklı kılmaya yeter.
Yazının başlığında biraz soyutlaştırıp, kibarlaştırdığımız soruyu bir kez daha ve daha somut biçimde sormak zorundayız. Bu tür akil adam olmak için ahlaksız olmak şart mıdır?
Bu çalışmanın içinde yer alan, bu güne kadar barış çabasında tutarlı ve bedel ödemeyi göze almış isimleri tenzih ederek ifade etmeliyiz ki, kadroda yer alan isimlerin ciddi bir kısmının önce kendisinin barışa ikna edilmesi gerekiyor.
Başbakan ile yapılan toplantının ardından katıldıkları televizyon programında bile “Yeni anayasada vatandaşlık tanımına dokunulmayacağını halka anlatmayı” barış çalışması diye sunan isimlerin barış algısı zaten bugün yaşadığımız sorunun sebebi değil mi?
Toplumda nefret, kin ve öfke tohumlarının boy atmasına hizmet etmekten geri durmayan, farklı olanı tehdit olarak algılayan, başkasının hak taleplerini aşağılayarak cevaplamaya çalışanların halka anlatacağı barışa karşı halkın aklına mukayyet olması gerekir.
İçinde yaşadığımız ülkenin barışa yönelik girişimlere direnç gösterecek ölçüde kamplaşmış olmasında en az siyasetçiler kadar payı olan gazeteci ve aydınlarla toplumsal barış arayışlarına öncülük etmek, halkın aklı ile alay etmek değilse nedir?
Sadece gazetecilik yaptıkları için cezaevlerinde onlarca insan yatarken, sanki bu tabloda hiç payı yokmuş gibi rejim eleştirisi yapabilen, helalleşmekten söz eden bir Başbakanı öve öve bitiremeyen aydınlara halk neden ve nasıl güvensin?
Sanki bu ülkede barış çalışmaları ilk defa başlayacak, aydınlar ilk defa halk ile buluşacakmış gibi havaya girenler, şimdiye kadar bu alanda söz söylemeyi, vatana ihanet etmek, bölücülerle iş tutmak olarak gördükleri için iktidar tarafından “Yürü ya kulum” denmedikçe barışı bile savunmayacaklarını da tescillemiş olmuyorlar mı?
Türkiye Ortadoğu’da uzun bir savaş ortamına hazırlanırken, içeride barış adına alelacele kotarılmaya çalışılan işe hiç sorgulama yapmadan yapışanlar, her devre uygun rolü oynayabileceklerini de göstermiş oluyorlar. Dün herkesten önde militarist yazılar kaleme alıp bugün barış öncülüğüne soyunmak, yarın Ortadoğu’da kahramanlık destanları yazılması için Anadolu’nun gariban çocuklarına gaz vermeyi de meşrulaştırmaya yeter sanıyorum.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği
“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.
Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.
Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.
Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

Renault işçilerine kayyım atandı

Koç’un Bıçakçılar’ında; düşük ücret, mobbing, çifte standart…

Gençler gelecek kaygısı ve çetelerin cenderesinde

Evrensel'i Takip Et