5 Nisan 2013
DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Kim istemez ki, “barış” olsun! Eskiyi karıştırmazsak; bugün “barış” istemeyen neredeyse yok... Ama nasıl? Herkes “akil”i kendine; herkesin “barış”ı da... Görülen o ki; herkesin “bir hesap”ı da var. Umutlar da, kaygılar da bu yüzden.
Bir yanımız yaprak dökerken, bir yanımızda “bahar çiçekleri” açmasında bir “hayır” görebilsek keşke... Uludere raporu, Ceylan Önkol davası, üniversitelerde furya halinde faşist saldırılar, gözaltılar... Sınır ötesine nedensiz bomba yağdıran topçu bataryaları... Aynı anda yaşanabiliyor her şey.
Umut da, umutsuzluk da...
‘Akil’lik de; “akilsizlik” de...
Aynı anda farklı düşler görülebiliyor; hiç uyumadan... Büyük düşler... Kimi barışa, kimi savaşa, kimi hem barışa hem savaşa dair...
Holding başkanının “barış” düşü ile ırgatın, amelenin düşü bir olur mu? Ya sınır ötesi hayaller kuran ile; tezgah başında aynı ekmeği paylaşanın?
Her yerde konuşan çok. Aynı isimlerle, aynı şeylerin defalarca söylendiği “tartışma programları”yla dolu hayatımız. Ne kalıyor zihnimizde? Spekülasyonlar, varsayımlar, teferruatlar, sızdırmalar... “Barışalım, ama nasıl?​”...
Köstek cephesi çoktan kuruldu... “Barış” diyenin bir anda Amerikancı; şeriatçı ya da “liboş” olması mümkün. Destek cephesi; “kaygılar”la da olsa ilerliyor.
Nereye varacak bu iş? Ne yapacağız?
Şüphe yok; savaşa “dur” diyelim. Kim diyorsa onunla birlikte. Öncelik bu... “Demokrasi için birleş”meyi de unutmadan... Kimle birleşiyorsak, onunla...
Barış, tek başına ne İmralı görüşmeleriyle, ne Dolmabahçe buluşmalarıyla, ne Kandil’le, ne Avrupa’yla, ne Ankara’yla gelmeyecek... Barış, sokakta, tarlada, fabrikada, okulda, kahvede, hatta evde bir arada yaşayan iki halkın gerçekten kucaklaşmasıyla gelecek.
Varsa bir “risk”, böyle bertaraf edilecek.
CHP gibi “Kürt’e hiçbir şey söylemeyip, üst perdeden haykırarak değil... Bir kısım “sol”cular gibi, “Barış” ihtimalini bile ABD oyunu görerek hiç değil... Barış için buluşacaksak; demokrasi için ilerleyeceksek büyük buluşmalara ihtiyacımız var. Kendi hesabımıza; Türk ve Kürt yoksulları hesabına...
Yarın böyle bir buluşmaya ev sahipliği yapacak Petrol-İş Genel Merkezi. 13.00’te başlayacak; akşama kadar sürecek. Emek Partisinin düzenlediği forumda, İstanbul’un dört bir yanından işçiler konuşacaklar. Bir süredir Tuzla’dan Esenyurt’ta, Bayrampaşa’dan Çağlayan’a İstanbul’un işçi bölgelerinde ciddi bir hazırlık sürüyor. Karadenizlisi, Balkan göçmeni, Kürt’ü, Alevi’si... İşçiler, “ortak değer”lerinin ne olduğunu bilerek; “ortak gelecekleri” için konuşacaklar, tartışacaklar.
İşçi sınıfı tarih sahnesinde var olduğu günden beri; “kardeşlik”in ne olduğunu bilir zaten. Ve sınıf kardeşliğinin diğer tüm “aidiyetler”in önünde olduğunu...
Yarın da aynı tezgahlarda ter dökenler, aynı kürsüde konuşarak bu gerçeğe ulaşacaklar. Dinleyerek, anlayarak...
Hep birlikte vardıkları sonucu duyuracaklar hepimize; sonra İstanbul’dan kalkıp Diyarbakır’a da gidecekler.
Hele bir işçilerin ne dediğini görelim; sonuç bildirgesinde ne yazıyor okuyalım; sonra üzerine düşünürüz; “Kim akil, kim değil”, “Barış kiminle gelir?​”.
Ve şu 76 milyonu kim temsil eder?

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et