05 Nisan 2013 13:10

CHP ne yapmak istiyor?

CHP ne yapmak istiyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İmralı görüşmeleri başladığında CHP, “Sorun bitecekse herkesle görüşülebilir” diyerek, en azından “Çözüm girişimlerine destek vereceğini” gelişmelerin karşısında yer almayacağını duyurmuştu. Ancak geçen süre içinde ulusalcı kanadın, Baykal’ı da sahneye sürerek, yaptığı girişimlerle CHP, bu mevzisinden MHP’nin mevzisine doğru sürüklenmeye başladı. Bir farkla ki, MHP, “çözüm” doğrultusundaki her adıma, “bölücülük”, “teröristlerle ittifak içinde olmak”, “vatana ihanet” diye karşı çıkarken CHP; “Bizim önerimiz dikkate alınmadı”, “Meclisin rolü öyle değil böyle olmalı”, “Yapılanlar İç Tüzüğe ve Anayasaya aykırı”… gibi “kural”, “yasa” ve “tüzük” bahanesine sığınarak, parti içindeki ulusalcıların CHP’ye yön verdiği bir çizgiye yöneldi.
Şimdi ise AKP’nin “Meclisi devre dışı bırakmak”tan vazgeçip bir ucundan da olsa (Süreç ilerledikçe Meclisin devreye girmesi daha zorunlu hale gelecek) Meclisi devreye sokmak zorunda kalması karşısında CHP, bu girişimi daha ileriye itmek yerine, TBMM’de kurulmak istenen “Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu”na karşı çıkmaktadır.(*)
Geleneksel, kendisini “devletin sahibi” sanması anlayışını kendilerine dayanak yapan ulusalcılar, CHP’deki Anayasa, yasa, tüzük, kural, kaide takıntısını kullanarak partiyi sağcı ve “solcu” ırkçı, ulusalcı güçlerle aynı çizgiye çekmeyi başarmaktadırlar. Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi çoğunluğu ise CHP’ye içeriden ve dışarıdan müdahalelerle, bir yandan bu “yasa” iç tüzük”, “kural”, “kaide” öte yandan da “Silivri mağduriyetleri” kıskacına alınarak, ırkçı-ulusalcı tuzağa çekilmektedir.
Evet AKP gerek Akil İnsanlar Grubunun oluşturulmasında, gerekse şimdi Mecliste oluşturulması için girişimleri süren “Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu”nda kendince ve süreci kendi istediği doğrultuda yönlendirmek için istismar etmektedir. Ancak şu da çok açık ki, bu grupları ve komisyonları AKP mecburiyetten, süreci kendi başına götüremeyeceğini gördüğü için kurmaktadır. Ama şu da bir gerçek ki; CHP, BDP, Türkiye’nin demokrasi güçleri ortak davranabilirse, Meclis ve kurulan komisyonlar çözüm için daha işlevsel hale gelebilir.
Ne var ki CHP bugün, BDP ve demokrasi güçleriyle ortak bir tutum almak yerine bu kritik süreçte de; “Madem iktidar böyle diyor, ben de cepheden karşı durursam, onu bana mecbur kılarım; olmazsa vatandaşa mesaj vermiş olurum” diyen geleneksel çizgide davranmaktadır. Ancak içinden geçilen süreç, geleneksel “yasa”, “teamül”, “her şeye muhaliflik” ve “AKP karşıtlığı tek referans olan muhalefet” çizgisiyle geçilebilecek bir süreç değildir. Tersine bugün bu yol, MHP ile aynileşmenin yoludur.
Dahası CHP dışında süreci, Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinde demokrasi güçleriyle birleşme yerine sadece “AKP karşıtlığı”ndan ve ”emperyalizmin her şeye kadirliği”nden hareket eden çeşitli radikal “sol muhalefet” yaptığını iddia eden odakların da ırkçı-ulusalcı çevrelerle aynı safa düşmelerinin başlıca nedenlerinden birisi de bu; içinden geçilen süreci ve buradaki ilericilik-gericilik, ulusalcılık-demokratlık saflaşmasının karakteri, bu sürecin kendilerine biçtiği rolü anlamamış olmalarıdır.
CHP bu süreçte; hem cumhuriyetin kurucu partisi, hem toplumun önemli bir kesimindeki etkisi hem de Mecliste tuttuğu yer bakımından çok önemli bir rol üstlenebilecek bir partidir. Ne var ki, eğer CHP bugünkü çizgisinde devam ederse bütün bu avantajlarını kaybedip önemsizleşeceği gibi, kaçınılmaz olarak marjinalleşip MHP’nin eklentisi bir çizgiye de sürüklenmiş olacaktır. Ki bu yüzden; CHP’nin, Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli bir mevzi tutacağı bir zamanda şimdi izlediği çizginin anlaşılır hiç bir yanı yoktur.
CHP’li olsun olmasın demokratik, halkların kardeş olduğu bir Türkiye kaygısı taşıyan herkes, her çevre CHP’nin sürüklendiği bu kaostan hızla çıkmasını beklemektedir.
    
(*) Komisyonun kuruluşu için CHP ile AKP arasında kimi görüşmelerle girişimin ortaklaşması haberleri de var.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa