Havasına suyuna...
Geçen hafta Muş’ta yapılan bir etkinliğe katıldım. Yolculuk telaşı nedeniyle de yazımı geciktirip, gönderemedim. Yarım kalan yazıma Muş’ta bir kez daha baktım. Yazımda sormak istediğim soruları, Muş’ta soranların sayısı gayet fazlaydı.
Barış isteyenlerin yanıtını aradığı sorulardan biri, aşağıdaki dizeleri bir marşa dönüştürenlerin veya marşa dönüştürülmüş bu dizelere kapılanların ne yapacakları ile ilgili.
Havasına suyuna, taşına toprağına
(...)
Bir başkadır benim memleketim.
Bu dizelerin eskidiği ortada. Ortada ama aslında bu dizeler Türkiye’de kurulan yeni düzene – yani Talan Cumhuriyeti’ne– de çok uygun. Ülkenin taşı toprağı, havası ve suyu talan ediliyor. Dizelerde biraz değişiklik yapılırsa, ortaya bir talan düzeni marşı bile çıkabilir.
Havasına suyuna, taşına toprağına,
El koyup dönüştürüyorum bir avuç insanın malına...
Her köşesi talan edilse, ezilmez yanmaz içim,
Bir metadır benim memleketim.
***
Önceki hafta, tam da bu satırları yazarken, Fikret Başkaya’nın bir yazısı dikkatimi çekti. Başkaya, “Havayı Ne Zaman Özelleştireceksiniz?” başlıklı yazısında Talan Cumhuriyeti’nde işlerin nasıl yürüdüğünü şöyle anlatmış.
Özelleştirme, neoliberal saldırının üç sloganından biri. Diğer ikisi serbestleştirme ve kuralsızlaştırma. Özelleştirme kamu mallarının, kamuya ait işletmelerin özel sermayeye, kapitalistlere satılması, devlet tarafından sağlanan kamu hizmetlerinin de özel sektöre havale edilmesi demek. Velhasıl tüm bu alanların meta kategorisine indirgenmesi, metalaştırılması, paralılaştırılması, kâr etmenin hizmetine sunulması demek. Aslında asıl söz konusu olan, topluma/kamuya ait varlıkların ve değerlerin kapitalistler tarafından yağmalanmasıdır...
Kamu işletmeleri, kamu hizmetleri, sosyal hizmetler, yollar, köprüler, koylar, göller, denizler, ormanlar, yerin altı ve üstü, su, belediye hizmetleri, parklar, müzeler... velhasıl toplumca ortak sahiplenilmesi, kullanılması gereken her şey dar bir oligarşinin özel mülkü ve etkinlik alanı haline geldiği bir toplumda ortak yaşam mümkün müdür? Bu sürdürülebilir bir şey midir? Orada artık yurttaş kavramının bir karşılığı var mıdır? Toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçi kitlenin Orta Çağ’ın serf’inden, reayasından, bir farkı kalır mı? Bu durumda artık havayı ne zaman ve nasıl özelleştirecekleri merak konusu demektir...
***
“Havasına suyuna, taşına toprağına” dendi mi kendinden geçenlerin, kurulan Talan Cumhuriyeti ile ülkenin taşı toprağı, havası ve suyu talan edilirken hiç ses çıkarmadıkları ortada. Onlar hâlâ eski marşlarının, Talan Cumhuriyeti marşına dönüştüğünü anlamıyorlar. Çünkü önderleri onların Talan Cumhuriyeti gerçeğini anlamalarını hiç mi hiç istemiyor.
Önderlerinin ne istediği de belli değil. Devletin artık bu önderleri son kullanma tarihi geçmiş birer araç olarak gördüğü biliniyor. Ama devlet karar değiştirdi diye bu mekanizma hemen ortadan kalkacak değil. Savrulan tehditlerin bir nedeni de bu. Barış süreci onlar için bir çeşit ölüm kalım meselesi.
***
“Havasına suyuna, taşına toprağına” ile uyutulan kitlelerin, önder gördükleri kişilerin talan düzenine ses çıkarmadıklarını görmelerinin zamanı çoktan geldi ve geçti. Ezberler, marşlar, bayraklar ile kin ve nefrete sürüklenenlerin, Türkiye’yi bir savaşa mahkum edenlerin sözlerine artık kulak verilemeyeceğini de anlamalarının zamanı çoktan geldi.
Türkiye’nin yaşanabilir bir ülke olabilmesi için barışın gelmesi gerekiyor. Fosilleşmiş siyasetçilere değil de, çocuklara kulak verilse barışın gelmesi gerektiğini kavramak kolaylaşacaktır. Çocuklar hep barış ister. Hele hele çocuklarını süren savaşta yitiren analara kulak verilse, barışın değerini kavramak kolaylaşacaktır.
Türkiye’nin geleceği, ezberler ile uyutulmaktan, kin ve nefretten kurtulmayı gerektiriyor. Türkiye’nin sürüklendiği bataktan kin ve nefret ile yetişmiş kuşaklar veya “dindar nesiller” ile kurtulması elbette ki, mümkün değil. Bu ülkenin aydınlık geleceği, savaşa, talana ve her türlü adaletsizliğe karşı çıkmaktan geçiyor.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

“Aşı kampanyaları yapılmalı”

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

30 yıl sonra Gazi’den Suriye’ye... | "O gün katliamı teşvik edenler bugün meşrulaştırıyor"

Evrensel'i Takip Et