Ayak sesleri daha sert ve derinden!
Fotoğraf: Envato
“İşçilerin ayak sesleri geliyor”, “İşçiler ayakta!” gibi ifadeler Evrensel’de nispeten sıkça rastlanan nitelemelerdir. Ama bu ifadeler yanlış olmasa da çoğu zaman bir “görünüşü” ifade etmekle sınırlı kalırlar.
Günlük bir gazete için bunlar yanlış ifadeler değildir elbette. Ancak bugünkü başlığımız, işçilerin nispeten hareketlendiği dönemlerden daha farklı gelişmeleri ifade ediyor. Çünkü bu sefer işçilerin, kamu emekçilerinin ayak sesleri hem birbiriyle daha geniş bir biçimde ortaklaştıkları taleplerin elde edilmesine doğru bir yürüyüşü ifade eden çoklukta hem de daha derinden ve ileriye doğru bir atılım potansiyelini de taşıyan sertlikte!
Çünkü; Evrensel’in şöyle bir haftalık haber sayfalarını karıştırsak bile şunları hemen görüyoruz:
- 100 bini aşkın metal işçisi, hükümetin açık desteğindeki MESS’nin barikatını yıkmak üzere harekete geçmiş, Türk Metal ve Birleşik Metal İş Sendikasının önderliğinde eylemdedirler.
- Demiryolu çalışanları ve PTT çalışanları bu firmaların özelleştirilmesine karşı eylemlerini grevler ve çeşitli direnişlerle sürdürüyorlar.
- Denizli’nin Deba işçileri, İzmir’in Pakmaya işçileri, İstanbul’da Kuzu Deri, Yurtiçi Kargo, İsmaco işçileri,… sendikalaşma mücadelesi içindeler. Yine pek çok işyerinde sendikalaşma mücadelesinin sürdüğünü biliyoruz.
- Mersin’de liman işçileri atılan 34 işçi arkadaşlarına sahip çıkıp aylarca süren mücadele sonucu toplu greve çıkarak kazandılar. Patron geri adım attı, 34 işçiyi işe alacağını ve sendikayı tanıyacağını kabul etmek zorunda kaldı.
- Kamuda 330 bin işçinin TİS görüşmelerinin mayısta başlaması bekleniyor ve işçilerin ücret talepleri ile “taşerona hayır” demeleri nedeniyle de görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlanması kaçınılmaz görünüyor.
- Kamu emekçileri, büro iş kolundaki grevden sonra şimdi de sağlık iş kolundaki greve hazırlanıyorlar.
- 2 milyonu aşkın kamu emekçisini kapsayacak kamu emekçilerinin toplusözleşmesi de büyük olasılıkla uyuşmazlıkla sonuçlanacak. Çünkü kamu emekçilerinin zam talepleriyle hükümetin bütçeye koyduğu zam arasında büyük bir uçurum var!
Patronlar ve hükümet; yıllardır alıştıkları “simit parası” zamlarla sözleşmeleri kapatmayı isteyecektir, istemektedir. Bu yüzden de yüz binlerce işçinin ve kamu emekçisinin, hükümet ve patron örgütleriyle ücret zammı, esnek çalışma uygulamalarına karşı duran talepleriyle karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Bunlara ek olarak; kamuda ve özel sektörde taşeronlaştırmaya karşı mücadelelerle sendikalaşma mücadeleleri de atbaşı ve giderek ortaklaşan bir seyir izlemektedir.
Toplam açısından bakıldığında geçtiğimiz yıllarda ayrı ayrı seyreden işçi ve kamu emekçilerinin mücadelelerinin önümüzdeki aylarda (takvimsel olarak da) birleşerek ilerlemesinin koşulları hızla gelişmektedir. Bu da bugünkü koşulların, ‘89 Bahar Eylemleri’yle başlayan süreçte olduğu gibi kamu ve özel sektör işçilerinin mücadelelerinin ortaklaşmasını gündeme getirebilecektir. Üstelik bu sefer bu sürece, iki milyon kamu emekçisinin iş güvencesi ve insanca yaşayacakları bir maaş ve daha iyi çalışma koşulları talebiyle harekete geçmesi de eklenecektir.
Bir yandan sendikalaşma ve taşeronlaştırmaya karşı mücadeleler, öte yandan da daha iyi ücret ve çalışma koşullarıyla başlayacak mücadelelerin genelleşerek hükümete ve sermayenin saldırılarına karşı işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesine dönüşmesi; mücadelenin “kendiliğinden” siyasal bir karakter kazanmasının yolunu açması da sürpriz olmaz.
Üstelik bu gelişmeler, işçi emekçi sınıflar içinde “barış mücadelesinin” giderek güçlendiği, Kürt sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleşmesi taleplerinin gerçek sahipleriyle buluşmasının imkanlarının hızla artığı koşullarda olmaktadır. Ki bu da işçi sınıfı ve emekçilerin demokrasi mücadelesinin etkin bir bileşeni olarak sahneye çıkmaları için de son derece önemli fırsatlar yaratacaktır.
İşçilerin ve kamu emekçilerinin ileri kesimleri, sendikacılar ve sınıf partisi bu gerçekleri dikkate alarak kendi görevlerini belirlemek zorundadır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00