Sıfır çekip Ferrari'ye binmek!
Fotoğraf: Envato
Bakış açısı algıyı değiştirir. Ama gerçeği asla!
Örneğin bir manzarayı, pencerenin sağından dar bir açıyla sola bakarak seyrettiğinizde… En sağda kalan birçok nesneyi göremezsiniz.
Bu durum o nesnelerin (ağaç, göl, kamelya, köprü her ne varsa) orada olmadığı anlamına gelmez. Bu nedenledir ki, kolayca işin içinden sıyrılıp ‘bakış açısına göre değişir’ tezine sarılmamalıyız. Unutmamalıyız ki, değişen sadece algıdır. Gerçeğin kendisi değil!
Geçen haftayı… Dar bir bakış açısıyla sunulup ‘algımızı dumura uğratmayı hedefleyen verilerle geçirdik’ desek yeridir.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir geçip karşımıza dedi ki: “Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda geçen yıl 49 bin olan ‘sıfır’ puan alan öğrenci sayısı 8500’e düştü.”
ÖSYM bu yıl hesaplama sistemini değiştirmişti. Şayet geçen yıllardaki gibi sonuçları açıklasaydı, ortaya daha kötü bir tablo çıkacaktı.
Sıfırcıların sayısı 69 bin 622 olacaktı. Yani geçen yıla göre azalmak bir yana 18 bin 817 kişilik bir artış gösterecekti. (Ayrıntılı bir bilgi için, Habertürk’ün eğitim yazarı Pervin Kaplan’ın 3 Nisan tarihli yazısına bakılabilir.)
Hadi bu rakam hilesini görmezden gelelim.
8 bin kişinin sıfır çekmiş olduğunu var sayalım. Bu durum gerçeğin kendisini değiştirir mi? Ali Demir’in 8 bin kişinin ‘sıfır’ çekmiş olmasına bakmayıp, 3 kişinin tam puan almasıyla övünmesini haklı çıkarır mı?
Sınav sonuçların gösterdiği gerçeğin kendisine yolculuk yapmayı şimdilik bir kenara bırakalım. Geçen haftanın bir diğer ‘algı savaşına’ uzanalım.
AVRUPA’YI SOLLAMIŞIZ!
2012 yılı büyüme verileri açıklandı. Geçen yıl Türkiye ekonomisi yüzde 2,2 oranında büyümüş.
Hükümet sözcülerinde bir övünme sormayın gitsin: “Bilerek frene bastığımız bir yılda bile
Tüm Avrupa ülkelerinden daha iyi bir büyüme performansı gösterdik.”
“Henüz krizi atlatamayan AB üyeleriyle karşılaştırma yapmak ne derece sağlıklı?” gibi bir soru sormayacağız bile.
Başka bir bakış açısıyla rahatlıkla görebileceğimiz şu gerçekleri:
Türkiye ekonomisinin bir önceki yılla göre büyüme hızındaki düşüşte dünyada ilk beşe girdiğini…
Gelişmekte olan ülkeler içinde en kötü performansa sahip ülke olduğunu…
Sanayi üretiminde gözle görülen bir düşüş yaşandığındı…
İnşaat ekonomisiyle bu işlerin yürümeyeceğini…
Geçen yıla can veren ihracatın (İthalata bağımlılık, sahte altın ihracatıyla şişirilmiş olması, sürdürülemez gözükmesi vs.) aldatıcılığını…
Kısa vadeli borçların üst seviyeye tırmanmışlığını…
Ve daha pek çok haklı tezi de es geçeğim.
Tabii ki gerçeğin kendisine yolculuk adına…
SINAV SONUÇLARI EKONOMİ KESİŞMESİ
İster sınav sonuçlarının gösterdiklerinin, ister ekonominin… Hangisinin gerçekliğine doğru yola çıkarsak çıkalım aynı sonuçla karşılaşıyoruz.
Muazzam eşitsizlik ve başarısızlık!
“Ekonomi başarılı değil mi ki?” itirazları gelebilir.
Bir ekonominin başarısını, şirketlerin karları veya borsasının değeriyle değil de; kaç insanının iş sahibi olduğu, ücretlerin insanca olup olmadığı ile ölçerseniz… Türkiye ekonomisinin başarısızlığını görürsünüz.
Ha! Ölçünüz insan değil piyasa odaklı olabilir. Böyle de olsa Türkiye ekonomisinin eşitsizliği derinleştiren gerçeğinden asla kaçamazsınız.
Şimdi bu eşitsizliğe bakalım.
AÇIK AÇIK GÖRÜLEN UÇURUM
YGS sınav sonuçları özellikle matematik ve fen alanında tam bir başarısızlık tablosu.
Fende 10 üzerinden not verilmeye kalkılsaydı adayların ortalama notu 1 bile olmayacaktı.
Ham puanlar matematikte 10 üzerinden notlara çevrilse 2’yi bulmayacaktı.
Başarısızlığın yanı sıra bölgeler arasında da uçurum var. Başarı sıralamasının 66 sırasından itibaren başarı sıralamasında son sıraları Güneydoğu illeri tarafından parsellenmiş durumda. Bitlis, Batmanla başlayıp, Şırnak ve Hakkâri ile son buluyor.
Okul türleri arasında büyük bir eşitsizlik var. Örneğin endüstri meslek lisesi öğrencilerinin üçte ikisi lisans programlarına girme şansını şimdiden kaybetti. (Demek ki neymiş meslek lisesi sorunu kat sayı sorunu değilmiş).
Eğitimde nitelik ve eşitsizlik sorunu aşılma ihtiyacı duyulmuyor.
Zira fen ve matematikte sıfırcı bir kuşak, Türkiye’nin ucuz-niteliksiz işgücü üzerinden dönen ekonomisiyle uyumludur.
Haydi, çocuklar işe…
2012 “Çocuk işgücü anketi” açıklandı. Buna göre 1 milyona yakın çocuk çalışıyor.
Bunların 500 bine yakını okula gitmiyor.
4+4+4 eğitim sistemi… Çocukların ağır işlerde çalıştırılmasını düzenleyen mevzuat… Ve benzeri etkenler çocuk işçiliğinin azalmayıp artacağının göstergesi.
4+4+4 uygulamasıyla birlikte, eğitimin ikinci ve hatta birinci kademelerinde okullardan ayrılmada yaşanan artış çocukların karanlık geleceğinin habercisi.
Ha bu arada matematikten sıfır çekmek kadar acı olan, felsefeden yoksun olmaktır. Ama üzerinde duran yok!
Neden?
Çünkü gerçeği, işleyişi algılayamayan ve yorum yapamayan, emre ve itaate hazır robotlar isteniyor da ondan.
BU NASIL EKONOMİK FREN!
2012 yılında büyüme acı bir fren yaptı. En büyük etken tüketimin azalması…
Hanehalkının geçen yıla göre daha az tükettiği görülüyor.
Neden acaba?
Harcanabilir gelirlerini insanlar harcamıyor da tasarrufa mı yöneltiyor? Hayır. Tasarruf oranlarının düşüklüğü bunun en büyük kanıtı.
Vatandaş geçen yıl tükettiğinden daha az tüketmek zorunda kalmış.
Çünkü geliri, günlük gıdasını, giyimini, ulaşımını vs. çoğaltacak kadar artmamış. Ekonomi hangi oranda büyürse büyüsün, ihracat hangi oranda artarsa atsın insanlar (emekçiler) refahtan düşük pay alıyor.
Gelir dağılımı bozuldukça bozuluyor.
Bir yandan dolar milyarderleri çoğaltan sistem diğer yandan asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar bile tüketim yapamayan vatandaşlarının sayısını artırıyor. Ekonomi fren yaparken lüks konut, lüks otomobil satışlarının artması bundan…
Geride bıraktığımız mart ayı otomobil satış verilerine göre… Her birinin değeri 500 bin lirayı bulan 3 Ferrari, 40 Porsche satılmış.
Bunlarından daha düşük ama lüks kategorisindeki BMW, Mercedes, Audi satışları da, bin ile 2 bin adet arasında, tam gaz gitmiş.
Birilerine sıfır çektiren bu sistem diğer taraftan Ferrari’ye binenlerin sayısını artırıyor.
- Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar 26 Aralık 2024 06:55
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55