10 Nisan 2013 10:29

Lady, nasıl 'Demir' oldu?

Lady, nasıl 'Demir' oldu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gazetelerde en fazla rağbet bulan başlık “İngiltere eski Başbakanlardan Margaret Thatcher’in ölümü ülkeyi yasa boğdu” şeklindeydi. “Ülkeyi yasa boğdu” sözcüklerinde büyük bir riyakarlık gizli olsa da, işin bu yanını geçerek, Margaret Thatcher’in “Demir Leydi” “unvan”ını nasıl ve neden aldığına bakalım: çünkü O, ne demir gövdeliydi, ne de demirden iradeye sahipti! Bütün hüneri, birkaç yüz grad aşağı olan T. Çiller gibi, uluslararası sermaye ve tekelci gericiliğin ihtiyaçlarına uygun bir politik çizgiyi, olanaklı olduğunca tavizsiz uygulamaktı. Tankın üzerine çıkıp, fetih harekatlarını kumanda eder pozları da eksik olmadı elbet. Ama, ona “Demir Kadın” adını uygun gören İngiliz-Amerikan menşeli yaygaracılık, asıl olarak, maden işçilerine karşı siyasal ve askeri savaş yürütmekteki gaddarlığını veri almıştı. İşçilere karşı, “demir bilek” az gelir, napalm bombası gibi bir şeydi, ve tekelci burjuvazi tam da bunun için sevdi onu, “Lady” yaptı!
1979-1990 yılları arasında İngiliz başbakanlığı makamından, ABD’nin Reagan’ı ile el-ayak birliği içinde, maden işçilerini sokağa atarak ve uluslararası tekellerin istekleri yönünde işçi ve emekçilere karşı özelleştirme saldırısını başlatarak, tekelci sermaye yararına en zalimane yöntemleri uygulamaya koymasaydı, ne “Demir” derlerdi ona ne de “Lady” diye süs takarlardı! O, ve batılı büyük emperyalist güçlerin Reagan gibi vaftiz edilmiş eşik bekçileri, bu ülkelerin halklarının, işçi sınıfı ve emekçilerinin kan-can bedeli mücadeleyle elde ettikleri sosyal-iktisadi ve siyasal hakları MP16 ve Tank namlularının tehdidi ile gasbettikleri için “Demir” iradeli sayıldılar. Londra ve Washington’da başlatılan gasp ve kıyım, izleyen yıllarda bütün kapitalist ülkelerde, bu ülkelerin hakim sınıflarının isteklerine de tercüman olarak, hükümetlerin politikasına dönüştü. Son otuz yılın “neoliberalizm” olarak da adlandırılan karşı saldırısının imza bölümünde, adı ilk yazılanlardan biri olduğu için, şimdi 87 yaşındaki ölümüne, “yasa boğuluyor”(!) Obama, Bush, Cameron, Merkel, Hollande, vs., cümle cüruf. Hepsi zengin, hepsi zenginler için çalışan, hepsi muhafazakar, gerici ve tekellerden yana.
Demir Leydi (Türkçesi böyle), içerde işçi ve emekçilere, ‘sol’ muhalefete, dışarıda, o dönem hâlâ dağılmamış olan SSCB’ye karşı azgın ve arsız İngiliz sömürge ve yayılma siyasetinin “ikirciksiz” kadın kovboyuydu. Siyaseti hâlâ İngiliz halkının karşısında kıyıcı olmaya devam ediyor. Onu, ve politikasını hem “Bush’un fino köpeği” denilen Blair, hem de Cameron adlı takipçisi sürdürdüler.
Doğduğu evin duvarında yazılı olduğu üzere, “Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda’nın ilk kadın başbakanı”, politikaya atıldığı 1950’li yıllardan itibaren, işçi sınıfı düşmanlığını kararlılıkla sürdürdü. Büyük sermaye sahiplerinden gelirleri oranında vergi alınmasından söz edilmesini dahi “komünizm” olarak görüyordu. İdam cezasının savunucusuydu. Devlet idaresindeki ilk icraatlarından birisi, çocuklara parasız olarak verilen sütün kesilmesi olmuş; adı, “süt hırsızı”na çıkmıştı. Başbakanlığı döneminde İrlanda ve İngiltere halklarını yıkıma sürükleyen politikaların balyoz başı oldu. Şili’de diktatör Pinochet’yi, Güney Afrika’da Apartheid rejimini, destekledi.
Tekelci sermayenin dünyayı kasıp kavurma politikalarına binek aracı olan politikacıların, sermayenin sözcüleri tarafından yaldızlanarak, adeti beş para etmez unvanlarla anılmaları, bir tür görev komisyonu olmuştur. Komisyon karşılıklıdır: kendileri zaten sermaye sahibi olanlar sermayelerini artırmışlar, olmayanlar ise palazlanma olanağına kavuşmuşlardır. Sonuçta eş-dost ikbal “garantisi” de edinerek kimi milyar dolarlara, bazıları trilyonlara konmuşlardır. Thatcher’in, Reagan’ın, Bush ve Blair’in, Hollande ve Merkel’in, Özal, Çiller’in, ve tüm ülkelerdeki diğer benzerlerinin ortak paydasını oluşturan işçi-emekçi düşmanlığı olmuştur. Bundandır ki, işçi sınıfı ve tüm ezilenler için, sermayenin bu en saldırgan temsilcileri, layığı oldukları şekilde, tarihin süprüntü yığınına savrulup atılması gerekenler arasında yer alırlar. Burjuvazinin “Demir Leydi”si de, demirsiz “sör” ve “mösyö”leri, “başkan baba”ları da , sermaye cehenneminin zebanileri rolüyle var oldular, veya hâlâ varlar. Halka karşı işledikleri suçların hesabı yönünden, ölmüş ya da sağ olmaları, çok şey değiştirmiyor. Eğer içlerinde unutulmayan biri kalırsa, adının “hayır”la değil, lanetle anılacağına tarih tanıklık edecektir!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa