Zerre’den daha fazlası var
Fotoğraf: Envato
Karakterlerin işçi olduğu filmlere rastlamak hiç kolay değil. Kadın bir karakterin bir kenarda durmayıp etkin olduğu filmlere de öyle. Havada uçuşan milyonlarca toz zerresi içinde birkaç tanesi kadar neredeyse. Eskilerde kalmış, onlar da zaten az sayıda birkaç örnekmiş sanki. Zerre’yi ilk bakışta dikkat çekici hale getiren yanı bu. Dahası, bunu da yapmış olmak için yapmıyor, tartışmaya değer bir sonuç çıkarıyor. Erdem Tepegöz’ün ilk filmi, ekim ayında 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Film, En İyi Yönetmen ve Sinema Yazarları Derneği jürisinin En İyi Film ödülünün de aralarında olduğu ödüller almıştı. Film vizyonda da seyirciden hak ettiği ilgiyi görürse, böyle filmlerin önü açılır da üstüne daha çok konuşabiliriz belki.
Zerre’nin kahramanı Zeynep, kızı ve annesiyle Tarlabaşı’da yaşayan bir kadın. İş aradığını ve kızının hasta olduğunu çok geçmeden öğreniyoruz. Dahası, asıl sorun, borçlarını ödemek için kadınları zorlayan, taciz eden, onları evden çıkarmaya çalışan ev sahibi. Bir tek onlara yardım eden Remzi var, lokantada çalışan, o da olmasa halleri harap. Başta umutlu olmayı, olumlu düşünmeyi sağlayacak tek unsur Remzi’nin varlığı gibi. Zeynep tekstilde iş bulduktan, bilmediği işte çalışmanın zorlukları, erkek ustabaşıların çeşitli baskıları karşısında tutunmaya çalıştıktan sonra filmin duygusu iyice yerli yerine oturuyor. Bu kadının her şeye rağmen verdiği kavga, umutlu olmak için, insandan, işçiden, kadından umutlu olmak için yeterince anlamlı sebep.
Sinemada ara sıra karşımıza çıkan emekçi karakterlerin inandırıcılıktan uzak konuşmaları, tepkileri, başlarına gelen olmadık olaylar o kadar alışıldık bir hal aldı ki, izleyen şaşırıp film kişisi değil de gerçek insan gördüm sanabilir, bir an için. Almanya’da yaşayan bir oyuncu olan Jale Arıkan’ın başarılı oyunculuğunun da bu inandırıcılıkta payı büyük.
Son dönemin genç yönetmenleri, genelde aile içindeki huzursuzluğu anlatmak gibi bir alışkanlık edindi. Zerre’de, tersine, ev yine en huzurlu yer ama oradan çıktıkça, sokak, işyeri, daha büyük talihsizliklerle dolu. Bütün bu talihsizliklerin üst üste gelmesi başta yadırgamaya müsait; kızın hastalığı, ev sahibinin saldırganca tacizi, işyerinde sömürü yetmiyormuş gibi tecavüz tehdidi, abla bildiği kadının da “Aman kim görecek” ısrarı... Remzi’nin iyiliği, Seniha’nın rahatlığı, Kudret’in sapıklığı için ayrıntıya girmemesi, bir anlamda sebepsizlik, filmin gittiği yeri anlamayı bir miktar güçleştiriyor. Haklı bir yanı var sadece, her şey bu kadar kötü olabiliyor, hakikaten.
Bunca olumsuzluğu üst üste koyunca, arabesk bir film havasına girmek çok mümkün. Ama filmin becerdiği, bunların hiç de olmayacak şeyler olmadığını hatırlatması, üst üste gelmelerinin de pekala olabileceğini düşündürmesi. Bu işçileri temsil ediyor mu, kadınları temsil ediyor mu, herkesin başına gelenlere benziyor mu gibi tartışmalara girmek bu yüzden yersiz. Zerre’nin en kıymetli yanı, bu ardı arkası kesilmeyen, ne yazık ki gerçekçi problemlerinin altında kalan bir kadını değil, ayakta kalan bir mücadeleci kadını anlatması. En büyük sıkıntısı ise, yarım kalmış gibi, burada durması.
İsmiyle altı çizilen şu, karakterleri havada uçun zerrelere benziyor. Yani bütün içinde ufak ama tek başına birçok meselesi olan insanlar onlar, en çok da Zeynep tabii. Bu bütünü, zerreler gibi dağınık olmaktan çok, toplumsal ilişkilerden kaynaklanan bir benzerlik, dağınıklık, mücadele haliyle birlikte anlamıyor film. Oysa Zeynep ve ailesinin başına gelenlerle, aynı kentsel dönüşüm tehdidi altındaki komşularının, aynı atölyedeki kadınların yaşadıkları o kadar alakasız olamaz aslında. Yönetmenin ifadesiyle “İnsanın evrendeki yerini sorgulamak”, onu rüzgarda savrulmasıyla değil, birbiriyle ilişkisi içinde yaparak bir cevap bulmaya daha çok yaklaşabilir. Öyle olsa, film başka türlü bitebilirdi zaten. Yine de umutsuz bir final yapmadığı için, bunun üstüne düşünüp konuşmaya kapıyı aralık bırakıyor, bu da önemli. Umudun zerresi yok değil yani, fazlası var.
KÜNYE
Yönetmen: Erdem Tepegöz
Oyuncular: Jale Arıkan, Rüçhan Çalışkur, Özay Fecht, Dilay Demirok, Remzi Pamukçu
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59