1 Mayıs dilekçe bayramı değildir!
Fotoğraf: Envato
Her 1 Mayısta olduğu gibi bu 1 Mayısta da hepimiz 2 Mayısın gazetelerini öngörüyorduk. Bizi ya “Birkaç radikal grup hariç olay çıkmadan dağılanlar” olarak tanımlayacaklardı ya da hangi kortejin katılması sürprizdi haberleri yapılacaktı. Bu 1 Mayısın ana akımda haberleştirilmesindeki en önemli sıkıntısı ise “ideolojiler değil sorunlar” mantığı idi.
Öyle ki herkes gruplar arası farklılıklardan değil işçilerin ve halkların taleplerinden bahsedildiğini yazdı, söyledi. Açıkçası, aralarında bunu ciddi bir iyi niyetle yapan ve bunun aslında böyle olması gerektiğini bilen muhabirler olduğunu bildiğim gibi, 1 Mayısı bir 23 Nisan edasına çevirme ve fen dersini uzayda yapalım istiyoruz komikliğine evirme telaşı görmek de zor olmadı. Her şeyden önce “olaysız dağılma” komedisinin 1 Mayısın devletçe müsamereleştirilmesi olarak bakıyorum. 1 Mayısı sadece bayram ya da bir demokrasi şöleni olarak görmek mevcut düzenle ilgili şikayet belirtme mekanizması algısı yaratmak aklıma Taksim’in adını dilekçe meydanı olarak değiştirmek fikrini getirdi. O gün 1 Mayısa alana çıkan bizlerin belirtmek istedikleri şikayetler mi vardı? Sahiden biz devletin merhameti için mi buluşmuştuk orada?
Hak mücadelesi mi devletten rica etmek mi?
Dil önemlidir. “Emekçiler taleplerini dile getirdi” cümlesi ile “Emekçiler hakları için yürüdü” cümlesi arasında bugün devrimle aramızda olan kadar meşakkatli bir fark vardır. Bu farkı algılamak liberal dilin kirli sularında yüzenler için zor olmayabilir. Onlar ki her şeyi arz talep dengesi üzerinden okumaya alışkınlardır; ama biz o gün orada bizim olan şeyi istiyorduk, haysiyetimizi ve bakış açımızın güçlülüğünü ortaya koyarak insan gibi yaşamak direncimizi.
Soldan Rant Elde Etmeden Sorumlu Devlet Bakanı Ertuğrul Günay
Bir Mayısın haberleştirilmesindeki bir diğer soruna geçecek olursak bu açıkçası dil probleminin de dışında bir durumdu. Örneğin Ertuğrul Günay’ın afiş jesti AKP’nin derin reklamı olarak tüm gazetelerdeki yerini aldı. Bu sayede hem yorgun sosyal demokrat AKP’li, hem de İzmir’in modern yüzü olma iddiasındaki Ertuğrul Günay birkaç aferin kapmıştı. Oysa adı bile anılmayan onca kortej ve siyasi grup Türkiye’nin dört bir yanından alanlara taşıdıkları emekçilerle asıl var oluşsal noktayı işaret ediyorlardı. Basının gücü, yarata yarata Ertuğrul Günay’dan 1 Mayıs dostu bakan yaratmaya yetti. Çünkü iki hafta önce 7 sosyalisti, aylar önce gazetecileri göz altına alan Günay’ın değil, Mars’taki bir aşiretin içinde olduğu bir hükümetin ürünüydü.
“AKP ve Has Parti bile yürüdü”
Hadi gelin bu cümlelerdeki yanlışları bulalım deseniz öncelikle özneler arası karşılaştırmadan başlardım. AKP ile Has Parti’yi aynı pota içinde düşünmek Cemil Çiçek’le Mehmet Bekaroğlu’nu ya da Cem Somel’i aynı yerde düşünmektir ki, Has Parti her ne kadar sosyalistler için yabancı bir duruş sergilese de böylesi bir hakareti hak etmemişti. Açıkçası AKP’nin orada yürüyüşünün anlamını biliyoruz; ancak kolluk kuvvetleri arkadaşlarımızın üstünde copla iktidar gösterisi yapanların orada olması neye deva olmuştur, orası bilinmez.
Ferhan Ağabey’den dev kıyak
1 Mayısın hemen ardından herkesin nedense eleştirmek için fırsat kolladığı; ancak yıllardır, kapalı olduğu zamanlarda bile Taksim’e varmaya çalışan Halk Cephesi’nden dostlarımla karşılaştım ve tam Halep Pasajı’nın önünden geçerken 1 Mayısta ustanın “İşsizler Cennete Gider” isimli oyununa rastladık. Usta oyunu 1 Mayıs için ücretsiz olarak oynuyordu... Biz salonda salona göre azınlık, yüreklilik olarak çoğunluk olarak ayağa kalktığımızda yılların tiyatro emekçilerinin en güzel en anlamlı emeklerinden birine ortak oluyorduk. Mayısın ilk akşam üstüsüne de, devrimcilere de yakışan buydu zaten. Bir emeğin ortaklaşa bir gülümsemeyle onanması. Yıllardır sahnenin tozunu yutan usta yaşlanmıştı, muhtemelen fikirlerinin yüzde doksanıyla uzlaşmıyordum; ama ustamdı ve yüzünde emekçilere has gururlu bir gülümseme vardı. Yan kortejde yürüyen fraksiyonun o gülümsemesine ne zaman hakim oluruz, o zaman 1 Mayıs bir emek mücadelesi imgesi olur, AKP’nin verdiği alanda bir tören değil. Gerekirse barikata, gerekirse meydanlara, 1 Mayıs 2012’ye kadar kazanılacak çok mücadele var!
- Tiyatro keyfi gene vefa borcu ödüyor: Cahide Sonku Müzikali* 02 Aralık 2015 01:00
- Berksoy'dan Haldun Taner'e doğum günü armağanı: 'Dün-bugün' 28 Ekim 2015 01:00
- ‘Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa’... 21 Ekim 2015 00:16
- 283 sanatçımızın 'Teröre hayır, kardeşliğe evet' bildirisi 14 Ekim 2015 01:00
- Yeni sezon geldi hoş geldi, aynaya renk geldi 07 Ekim 2015 00:51
- 13. Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin en sivri oyunu: “Halktan Biri” 30 Eylül 2015 00:51
- Barışın çivisini çakmak 23 Eylül 2015 00:51
- Şu an batmakta olan geminin duvarlarına resim yapmaktasınız 16 Eylül 2015 00:52
- Şiirimizin 50 yıllık bey oğlu: 'Ataol Behramoğlu' 09 Eylül 2015 01:00
- Topçu, Levent Üzümcü'ye sahip çıksana... 02 Eylül 2015 01:00
- Tomris İncer, hasta karakterine can verirken… 26 Ağustos 2015 00:32
- Bahçeli, Özkan ve Kocabıyık için suç duyurusunda bulunuyorum 19 Ağustos 2015 01:00