03 Mayıs 2011 11:36

Beyaz Obama

Beyaz Obama

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘Amerika demokrasisi’nin, dünya için önemini herkese yeniden hatırlatan Usame bin Ladin’in öldürüldüğü haberi gündemdeki haberlerin başına oturdu.
Pakistan’ın başkenti İslamabad’ın 100-150 kilometre kuzeyindeki Abbotabad kentinin Bilal bölgesinde bulunduğu büyük bir eve düzenlenen operasyonda, bin Ladin’in başından vurularak infaz edildiği belirtildi. Helikopterler desteğinde düzenlenen operasyonda kara birliklerinin baskınının 40 dakikadan az sürdüğü ve operasyonu, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Başkanı Leon Panetta’nın diğer istihbarat yetkilileriyle birlikte Virjinya Langley’de CIA’nın merkezindeki konferans odasında naklen izlediği kaydedildi.
Obama, bu haberi bütün dünyaya mutlulukla duyurdu.
Bu gelişmenin hem Obama açısından özel bir anlamı hem de ABD açısından daha genel bir anlamı olduğunu söylemek mümkün. Büyük ekonomik krizin etkileriyle, 6 Kasım 2012 tarihinde yapılacak ABD başkanlık seçimlerine giden Barack Obama, bu hamleyle, çok büyük paralarla sağlayamayacağı kadar bir kamuoyu desteğini garanti etmiş oldu. Usame bin Ladin’e yönelik olarak düzenlenen operasyona dair yayınlanan haberlerde, Ladin’in yerinin daha önce tespit edildiği ve bulunduğu binanın bir benzeri oluşturularak, operasyonu düzenleyecek birliğin bu bina etrafında tatbikat yaptığı dile getirilmişti. Bu da gösteriyor ki, operasyon Ladin’i yakalama üzerine değil, infaz etme üzerine kurgulanmıştı. ABD’nin siyah Başkanı Obama bu tercihiyle, Müslüman kimliğinin, ‘radikal İslam’ ile mücadelede ‘yumuşatıcı’ bir etkisi olabileceğine dair endişeleri de gidermiş oldu. Dolayısıyla Obama’nın bu eylemiyle beyaz Amerikalıların yüreğine su serptiğini, onların güvenini büyük ölçüde kazandığını söylemek herhalde çok da abartı olmayacaktır. Bu yönüyle şunu söyleyebiliriz ki, bu bir ‘Beyaz Obama’ eylemidir. Obama, bu eylemle birlikte artık, sadece renginden ve dini kimliğinden gelen özellikleriyle Amerika’daki ‘ötekilerin’ özgürlüklerini ifade eden bir lider değil, ABD’nin şahin başkanlarından Bush kadar da beyazdır.
Usame bin Ladin’e yönelik operasyonun zamanlaması eğer bir tesadüf değilse, bu durumda, düzenlenen tarihin de özel bir anlamı olmalıdır. Bu açıdan da, Arap coğrafyasında ABD’nin de müdahil olarak yönlendirmeye çalıştığı ayaklanmalara dair de bu eylemin bir mesajı olabilir. Obama yönetiminin bu eylemi şahsında ABD, Arap coğrafyasında hareket halinde olan halklara, ‘Eğer Amerikan karşıtı radikal İslami örgütlere meylederseniz, sonunuz Ladin gibi olur’ demiş olmaktadır. Yani eğer bu eylemin zamanlamasının özel bir anlamı varsa
-komplo teorilerine mesafeli durmayı önemseyen biri olarak bunun tamamen tesadüfi bir zamanlama olduğu ihtimalini de belirtmiş olalım-, bu da, Arap coğrafyasını, Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme hesabı içinde olan ABD’nin bu eylemiyle de bir politik tarif yaptığını söyleyebiliriz.
Usame bin Ladin’e yönelik bu operasyon, Türkiye’den bakınca, bize biraz da, Hizbullah Lideri Hüseyin Velioğlu’nun, 17 Ocak 2000 tarihinde, İstanbul Beykoz’da düzenlenen ve yaklaşık dört buçuk saat televizyonlardan canlı olarak yayımlanan bir operasyonla ‘ölü ele geçirilmesi’ni hatırlattı. 1990’lı yılların ilk yarısından itibaren, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde birçok gazeteci ve aydının da aralarında bulunduğu “faili meçhul” cinayetler zincirinde bu örgütün kullanıldığı biliniyordu.’Hizbul-kontra’ ismi de zaten buradan geliyordu. Devlet konsept değişikliğine gidip Hizbullah örgütü artık o biçimiyle bir ayak bağı haline gelince Velioğlu’na karşı tutumu da bu yeni biçime uygun olmuştu.
Benzer durumu Usame bin Ladin ile ABD arasında da söz konusu olduğunu söylemek mümkün.
Usame bin Ladin, 1980’li yıllarda Sovyetler Birliği’ne karşı savaşta Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenmişti. Ladin ve CIA’nın, o dönemde ‘şeytanları’ çakışıyordu.  
Ancak Sovyetler’in dağılmasının ardından, 1990’ların başında Ladin ile ABD’nin “şeytanları’ farklılaştı. Ladin, Amerika Birleşik Devletleri’ne, 1998 yılında ise tüm Amerikalılara karşı savaş ilan etti. Afrika’da Amerikan büyükelçiliğinin bombalanmasıyla “terör” listesinde en çok arananlar arasında ilk sıraya çıkan Ladin, 11 Eylül saldırılarının arkasındaki isim olarak, Amerikan yönetimi için öncelikli hedeflerin başında geliyordu. Sonu Hüseyin Velioğlu gibi olan Ladin, dirisiyle de, ölüsüyle de ABD’nin farklı dönem konseptleri için “iş gören” bir figürdü.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa