Bahreyn Hizbullah'tan ne istiyor? Boston bombası kime patlar?
Fotoğraf: Envato
Ortadoğu’da süren İsrail-Amerikan saldırısının beklenen hamlelerinden biri geçtiğimiz günlerde Bahreyn’den geldi. Bahreyn yönetimi, Hizbullah’ı terör örgütleri listesine aldı.
İsrail’e karşı en ciddi ve tutarlı mücadelenin başlıca aktörü olan (Ve bizdeki çapulcularla hiçbir alakası bulunmayan) Hizbullah’ın “terör örgütü” ilan edilmesi, basit bir adlandırma hikayesi değildir. Ardından bölgede etkili olan diğer İslam ülkelerinden de aynı yolda adım atması beklenecektir. Zira Hizbullah, yalnızca İsrail karşıtı mücadelenin en savaşçı kolunu temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda İran ve Suriye ile olan ilişkileri dolayısıyla, sürmekte olan savaşın taraflarından da biri sayılıyor.
Böylece Bahreyn’in attığı bu adımı, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi, Körfez İşbirliği Konseyi üyesi diğer ülkelerin de izlemeleri beklenmelidir.
Gerçi Bahreyn, bu ülkelerden farklı olarak etkili bir Şii nüfusa sahip olmakla bu kararı bir “iç sorun” olarak göstermektedir. Ancak, bölgeyi bir bütün olarak düşündüğümüzde, bu kararın tamamen Suriye-İran hattında işleyen emperyalist-siyonist politikanın içinde yer aldığını tespit etmek mümkündür.
İsrail’in Lübnan’ı işgal denemesi sırasında Hizbullah’ın gösterdiği büyük ve başarılı direniş, bölge Arap halkları üzerinde derin izler bırakmıştı ve yaratılmak istenen Şii-Sünni karşıtlığını da anlamlı bir biçimde geriletmişti. Şimdi planlanan İran saldırısı içinde, bölgenin Şii ve Sünni nüfuslarını birbirine kırdırmanın önemli bir unsur olarak değerlendirildiği göz önünde tutulursa, halkların yararına olan bu psikolojik etkinin kırılması önem kazanıyor. Bir süredir zaten Hizbullah’ın “Esad destekçisi” olarak gözden düşürülmeye çalışılmasının da bu bağlamda bir anlamı vardı. Gelinen noktada, Şii-Sünni birlikteliğinin simgesi olan bu direniş şahsında Hizbullah mahkum edilirken, gerici Arap rejimleriyle İsrail arasındaki ittifaka da kamuoyu desteği üretilmeye çalışılacaktır.
Bunun için, Hizbullah’ın direnişi sırasında, Suudi Arabistan halkı dahil, bütün Arap dünyasında görülen coşkulu desteğin de unutturulması gerekiyor.
Derken, Boston’da, üstelik maraton koşulurken bir bomba patlıyor. Büyük gürültü koparılıyor; yeniden “İslami terör” edebiyatı canlandırılıyor. Paris’te Netenyahu’nun geçeceği yol üzerinde “Müslüman görünümlü” insanlar istasyonlara sokulmuyor, yollardan toplanıp gözden ırak yerlere saklanıyor... Bu ırkçı ve amacı malum saldırı Boston bombası kadar ses çıkarmıyor...
Amerikan atına binerek Ortadoğu’da sultanlık peşinde koşmaya hevesli Türkiye ise, gittikçe karmaşıklaşan bu ilişkiler yumağı içinde Amerikan-İsrail planının gittikçe daha fazla “görev üstlenmiş” parçası olmaya zorlanıyor. Öyle görünüyor ki, Boston bombasının bir parçası da, Erdoğan’ın Gazze ziyareti planının üzerine düşmüştür.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43