Süreç için bir öneri daha
Fotoğraf: Envato
4 sene önce başlayan ve hâlâ yer yer ve zaman zaman yeniden devreye sokulan bir operasyonun neticesinde açılmış davalarla binlerce Kürt siyasetçi tutsak konumunda cezaevlerinde...
Bu insanlardan bazıları bölgelerinde ezici bir çoğunlukla seçilmiş yerel yöneticiler, bazılarıysa cezaevindeyken partili bir vekil için bölgelerinde gereken oy sayısının handiyse üç katını alarak bağımsız statüsünde seçilmiş milletvekilleri. 6 Kürt siyasetçisi vekil tutsak ve bunlardan birinin, 1994 yılında da parlamento darbesi ile TBMM’den cezaevine götürülmüş olanının bir kez daha, bu defa da YSK darbesiyle vekilliği düşürülmüş durumda...
Devletin müzakere yürüttüğü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları da, onlarca Kürt avukat da yani, aynı operasyon kapsamında tutuklandı ve tutuklu olarak yargılanıyor... Ana akım medyanın bugün çokça şikayet edilen savaş lobisine hizmet ettiği bir dönemde halkların barış talebini gündeme getirmiş, Kürtlere karşı yürütülen savaşın adaletsizliğini ortaya koymuş özgür medya üyesi çok sayıda genç gazeteci de yine hapiste...
Öcalan’ın hapisliği meselesi de tuhaf. Devletin de, Kürt halkının en dinamik kesiminin, Kürt siyasetinin ana akımının iradesi olduğunu kabul ederek epeydir müzakerede öncelikli muhatap aldığı ve milyonlarca Kürt yurttaşın kendi onuru ile ilintilendirdiği bir insan 14 senedir bir adada tutsak ve sık sık da tecritteydi bir süre öncesine kadar...
Ülke cezaevlerinin hemen hepsinde bazıları 20 yıldan fazla bir süredir hapis olan, hükümleri kesinleşmiş, bazıları ağır hasta örgüt üyeleri...
Dağda ve diasporada devletin Abdullah Öcalan vasıtasıyla müzakerenin diğer muhatapları olarak iletişim halinde olduğu ve parlamenter siyasete dönmeleri, sürecin sonunda dönecekleri beklenen örgüt yönetici ve kadroları...
Bu insanların tedricen serbest kalmaları ya da serbest olarak ülkelerine dönmeleri gerekiyor. Bunun ülkedeki barış ortamına ne denli faydalı olacağı ortada.
Ama işte hükümet şimdiye kadar hep genel af fikrine karşı bir söylemde ısrarcı oldu. Kürt tutsaklar da haliyle af talep etmiyor, çünkü eylemlilikleri ve suçlandıkları eylemler bildik manada suç tanımına uymuyor. Eğer geniş ve barış sürecine denk düşen bir açıdan bakılırsa.
Bu sorunun çözümü acaba tam da düğümlendiği ‘genel af’ kavramının Batı dillerindeki karşılığında olamaz mı: Amnesty ya da Amnestie...
Öyle görünüyor ki, müzakerenin iki tarafı da savaş sırasında yaşanan birçok olayı, tümünü, hatta savaşı unutmaktan yana... Yani unutulmaz da, unutmuş gibi yapılacak.
Kürt tarafı maruz kaldığı asırlık adaletsizliği ve zulmü unutmaya hazır olduğunu deklare etti.
İşte Batı dillerinde ‘genel af’ karşılığında kullanılan ‘amnesty’ ya da ‘amnestie’ sözcüğü de zaten ‘amnesia’dan yani ‘unutkanlık hastalığı’ diye özetleyebileceğimiz bir durumun tıbbi adından türetilmiştir. Yani affetmek yerine hatırlamamak, daha doğrusu hatırlamaktan vazgeçmek...
Devletin, çekmecelerindeki, çelik dolaplarındaki, hard disklerindeki kayıtlarını imha edip, mahkeme dosyalarını ve istihbarat raporlarını unutma, hatırlamaktan vazgeçme zamanı gelmedi mi?
Bu süreç o süreç değil mi?
- Barikat, neşe, dans 08 Haziran 2013 07:22
- Konferansın ufkundaki yeni toplum 31 Mayıs 2013 10:35
- Heimatkrankheit ya da vatan hastalığı 07 Nisan 2013 05:27
- İktidar olarak köşe yazarı 23 Mart 2013 10:48
- Chávez’e bakmanın bir yolu 10 Mart 2013 05:56
- Süreç ve strateji: Bir öneri 23 Şubat 2013 07:43
- Felsefeden gelen cevap 09 Şubat 2013 09:36
- Sağcı ve entelektüel 05 Ocak 2013 12:29
- Böyle geçti bir yıl Türkiye ömürlerinden 29 Aralık 2012 06:12
- Adam ve kızları 22 Aralık 2012 09:00
- Mahremiyet ve gösteri 15 Aralık 2012 07:50
- Anatomipolitikadan biyoiktidara salınan sarkaç 08 Aralık 2012 08:35