Boston, Çeçenya, El Kaide, El Nusra...
Fotoğraf: Envato
Boston Maratonu’nun bitiş çizgisinde yapılan bombalı saldırının iki şüphelisinden biri ölü, diğeri yaralı olarak yakalandı. ABD polisinden yapılan açıklamalara göre saldırıyı düzenleyenler Çeçenistan kökenli iki kardeşten; Tamerlan Tsarnaev ölü, Dzhokhar Tsarnaev de yaralı olarak yakalandı. Saldırganlardan Tamerlan Tsarnaev, Türkiye’ye de gelip 10 gün kadar kaldıktan sonra tekrar ABD’ye dönmüş!
Boston saldırısıyla birlikte; önceki benzer saldırılarda da gördüğümüz iki şey ortaya çıktı:
Birincisi, ABD polisi ve ülkeyi yöneten güçler, bir kez daha bombalı saldırıyı bahane ederek ülkeyi yeni bir “cadı avı” alanına dönüştürmek için “Pandoranın Kutusu”nu açtı; devletin şer güçlerini serbest bıraktı! Altı üstü “iki şüpheliyi” yakalamak için ABD güvenlik güçleri, Boston’da 1 milyon kişiyi evlerine kapatırken, tüm ABD’de adeta olağanüstü hal ilan etti; tüm dünyayı da teyakkuza geçirdi! Ki, dün Obama’nın “Bu eylemin arkasındakilerin ortaya çıkarılması için çalışmaların sürdürülmesi” talimatının anlamı da açıkça baskıcı önlemlerin zaman sınırı olmadan sürdürüleceği biçiminde anlaşılmalıdır. Nitekim son bir kaç günde bile basın üstünden McCarthyci yöntemlerin devreye sokulduğunu görüyoruz. “Obama’ya zehirli mektup gönderildi”den başlayıp, olağan yangın ya da patlamalar bile sanki el Kaide marifetiymiş gibi, dumanlı bir hava yaratılması için tüm güçler seferber edilmiştir.
Bu gelişmeler içinde ikinci önemli unsur ise Çeçenistan ve el Kaide adının yan yana gelip bir katliamın arkasındaki güçlere işaret etmesidir.
Çeçenistan önce SB’ye sonra da Rusya’ya karşı batı emperyalizmin üssü olarak kullanılmıştır. Bu üssün üstünden yürütülen mücadele “Çeçen özgürlük hareketi” olarak sunulurken gerçekte, Suudi Arabistan ve ABD işbirliği ile Rusya’nın dibinde bir “Şeriat devleti” kurumayı amaçlamıştır. Tıpkı Afganistan’da, 1980’lerde el Kaide’nin kurulup SB yanlısı Afganistan Hükümetine karşı savaşa sürülmesi gibi. Türkiye de Avrasya Feribotu baskınında açıkça görüldüğü gibi, basınıyla istihbarat güçleriyle, hükümetleriyle bu “ABD-Suudi Arabistan” yapımı saldırganlığa eğitim ve kol kanat germe üssü görevi üslenmiştir. Bugün Suriye’de el Nusra’nın öteki terörist örgütlerinin eğitim ve destek üssü görevinin üslenilmiş olunması gibi. Dahası Bugün Libya’da, Suriye’de, Irak’ta el Kaide, el Nusra, Cundullah… gibi Şeriatçı taleplerle savaşan güçlerin arkasındaki politikalar ve güçler, Çeçenistan’da olanların devamıdır. Dün Çeçenistan’da yapılanlar bugün Suriye’de daha da ileriden sürdürülmektedir. Kuşkusuz bugün, uluslararası terörizmin en büyük ve etkin bileşenini oluşturan terörist faaliyetlerin Şeriatçı sloganlar etrafında yürütülmesi, Başbakan ve Hükümetin sıkça şikayet ettiği “İslamofobi”nin yayılmasının başlıca dayanağıdır.
Dahası artık cümle alem biliyor ki, Çeçenistan’daki örgütlerin de el Kaide, el Nusra ya da öteki terörist örgütlerin pek çoğunun da kurucusunun, eğitip örgütleyicisinin de CIA olduğu dikkate alındığında; ABD’nin bugün de bu örgütlere savaş adına hem ABD iç politikasına hem de dünyaya, özellikle de Ortadoğu’ya “ayar vermeye” devam ettiğini görüyoruz. Başka bir söyleyişle ABD bu örgütleri kurarak amaçladığı rantı, bugün bu örgütlerle savaşıyor görünürken de sağlamaya devam ediyor. Bu yüzden de ABD başkanları ve yetkililerinin bu örgütlerden şikayet ederken döktükleri gözyaşları sözcüğün gerçek anlamıyla “timsah gözyaşları”dır. Çünkü bunlar olmasa, halkı polis şiddetiyle zapturapt altına almak ve dünyanın her köşesine silahlı güçler göndermek için inandırıcı bir gerekçeleri kalmayacak.
Biz Türkiyeliler açısından da şeriatçı terörist güçler sorunu elbette bir yandan Suriye’de yürütülen savaşın en vahşi yüzünü temsil etmesiyle öte yandan da Türkiye’de “Muhafazakar bir toplum oluşturma” adına bu örgütlerin üstünde yeşeren Şeriatçılık zeminini güçlendiren girişimlere dikkat çekme bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü böyle bir “inançla” donatılanlar, Başbakan tersini söylese de el Kaidelerin, el Nusraların kitle desteğini olduğu gibi militan havuzunu da besleyecek baylıca kaynaktır. “Dindar bir gençlik yetiştirme”nin başka nasıl bir sonucu olabilir ki!
Boston saldırısı bizlere bunları ve buradan bir tutum geliştirme görevini hatırlatıyorsa tartışmayı hak eder. Yoksa “ABD ektiğini biçiyor” der geçerdik.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00