Erdoğan kimin sözcüsü?
Fotoğraf: Envato
Bir polis ya da askeri güç ya da bir haydut çetesi aradığı kişiyi bir yerde sıkıştırmış; etrafını çevirmiştir. Kuşatma yapan gücün başı, eline megafonunu alır, konuşmaya başlar: “Ey kaçak zat! Etrafın çevrilmiştir, kaçacak yerin yoktur; ellerin başının üstüne koy ve dışarı çık! Eğer dışarı çıkarsan sana zarar verilmeyecek, yasaların gereği uygulanacaktır. Yok, eğer direnirsen gerekeni yapacağız!”
Böyle bir durumda “gerekeni yapmak”ın ise “ölü ya da diri ele geçirmek” olduğunu herkes bilir.
Önceki gün bir açıklama yaparak, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’ye çağrı yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, tıpkı, filmlerde, gerçek hayatta polis operasyonu haberlerinde sıkça gördüğümüz, “kaçağı” ölü ya da diri yakalamak üzere köşeye sıkıştırmış gücün şefi gibi konuştu!
Başbakan konuşmasına Türkiye’nin Libya’ya, “kardeş Libya halkına verdiği” değer üzerine bilinen laflarını yineleyerek başladı. Ama Kaddafi’ye gelince ne uluslararası diplomasinin gereklerini, ne Libya’nın bağımsız bir ülke olduğunu, ne de bu sözlerin İslam dünyasındaki diğer liderler, örneğin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından nasıl anlaşılacağını da düşünmeden ya da umursamadan konuştu: ‘’Libya tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Libya meselesinde artık söz tükenmiştir. Bu noktada yapılması gereken, Libya’da Trablus’ta yönetimi elinde tutan Muammer Kaddafi’nin derhal iktidarı bırakması, üzerindeki tarihi sorumluluğu insani ve vicdani sorumluluğu derhal yerine getirmesidir ... Libya liderinin, daha fazla kana, gözyaşına, yıkıma sebebiyet vermeden, kendisi için, ülkesinin geleceği için derhal Libya’dan uzaklaşmasını ve yönetimden çekilmesini arzu ediyoruz. Muammer Kaddafi’nin, böyle bir adım atması, böyle bir karar vermesi durumunda, kendisini misafir edecek bir ülkeye gidişi ve güvenliğinin sağlanması mümkün olabilecektir.”
Erdoğan, bu planın, sadece Türkiye’nin değil batılı emperyalistlere birlikte oluşturulmuş bir plan olduğunu da itiraf etti. Bunları söyleyen Erdoğan, Kaddafi’nin politikayla pek ilgilenmeyen oğlu ve üç torununun öldürülmesi karşısında da hiç bir üzüntü ifade etmedi. Tersine bu hunharca cinayeti Başbakan; “Evlat acısı, acıların en büyüğüdür, torun acısı gerçekten çok çok büyük bir acıdır. Bir baba olarak, bir dede olarak Kaddafi’nin de bu acıyı yaşadığını biliyoruz. Aynı acıyı Libya halkının da yaşadığını görmesini ve hissetmesini, daha fazla acının yaşanmaması için artık bu adımı atmasının kaçınılmaz olduğunu hatırlatmak istiyoruz.’’ diyerek Kaddafi’yi tehdit etmek için kullandı.
Bu söylenenlere bakınca “Peki Başbakan Erdoğan kimin sözcüsü olarak konuşuyor?” diye sormak gerekiyor. Çünkü Başbakan Erdoğan’ın ağzından çıkanlar Tükiye’nin halkının kabul edebileceği sözler değil. Tersine bu sözler, batılı emperyalistlerin, Obama’nın, Sarkozy’nin, Cameron’un, Berlusconi’nin sözlerinin “Erdoğancaya” çevrilmiş halidir. Ve bu yaklaşımdan bakıldığında aynı sözlerle aynı gerekçelerle, aynı tehditlerle Başbakan Erdoğan, yarın Beşar Esad’a da “İktidara terk et, sana ayrılacak herhangi bir yerde kaderini razı ol!” diyecektir. Ve bu çağrısı yine Obama’nın Sarkozy’nin, Cameron’nun Berlusconi’nin, Netanyahu’nun söylediklerinin, onların isteklerinin “Erdoğanca”ya çevrilmiş hali olacaktır.
Arada sadece zaman farkı vardır. Ve zamanı gelince Ahmedi Necad’a ya da Usame Bin Ladin’in öldürülmesi operasyonuyla yeniden biçimlendirilecek ülkeler kategorisinde ön sıralara çıkarılan Pakistan’ın Devlet Başkanı Atif Ali Zerdari’ye de aynı çağrıyı yapacaktır Erdoğan. Çünkü batı diplomasisi şimdi bölgeyi yeniden biçimlendirmek için Türkiye’yi AKP Hükümetini sözcü olarak, hatta pis işlerinin örtüsü olarak kullanmayı seçmiştir.
Libya’ya yönelik saldırıyı Türkiye’nin kapı bekçiliğinde yapıp şimdi de nihai darbe için Türkiye’nin İslam dünyasındaki etkisinden yararlanmak istemesi gibi!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00