1915 sineması
Fotoğraf: Envato
Modayı başlatan, izlenme rekorları kıran 1453’lü film olmalı, Osmanlıcı duyguları en kabartan, iktidara en hızlı selam çakanından. Tarihi filmler epeydir heyecan ve gururdan çok eğlence malzemesine dönüşmüştü yoksa. Ama birkaç yıldır yeniden sağı solu sarmaya başladılar. Orta Çağda ya da yakın geçmişte geçeni varsa da, son zamanların en sık kameralı ziyaret düzenlenen yılı, pek düşündürücü. 1915.
Bir yılda üç Çanakkale filmi, rastlantıyla açıklanacak bir yoğunluk değil mesela. Cemaate ve inşaata en saygıda kusur etmeyen yönetmen unvanını hızla elde eden Sinan Çetin’den Çanakkale Çocukları geldi önce. Hem Çanakkale savaşına yüklenen anlamları tersine çevirmeyi, hem birbirine karşı savaşan kardeşler temasıyla vermek istediği barış mesajını aynı filme yüklemek, tüm zamanın ruhunu yakalama niyetlerine rağmen tutmadı, battı. Çanakkale 1915, Turgut Özakman senaryolu resmi tarih serisinin devamı olarak, ders kitabının görüntülüsü oldu. Büyük yapımların, meşhur aksiyonların arkasındaki isim olarak öne çıkan Serdar Akar’ın Çanakkale: Yolun Sonu’su, savaş sırasında geçen bir başka fedakarlık ve kahramanlık dramasıydı. O da beklenenin altında seyirci bulabildi.
Çanakkale’nin Birinci Emperyalist Savaşın en sık anılan cephesi olması, az sayıda zaferden biri olması ve en çok bir komutan olarak tanınmasını sağladığı Mustafa Kemal’le ilgili elbette. Osmanlı Devleti’nin savaşa girişinde emperyalist niyetler yokmuş sayılıp, vatan savunmasının altını çizmek önceden beri adetti. Ama Çanakkale’de savaşanlar için dinin birleştiriciliği vurgulayıp sık sık “Türk’üyle Kürt’üyle” diye başlayan cümleler kurmak, yeni Osmanlıcılıkla patladı.
Sarıkamış üstünde bu kadar durulmasıyla, Çanakkale yine çok mantıklı görünebilir insana. O diğer 1915 hadisesinin, başarısız bir komutanlıkla on binlerce askerin savaşmadan donarak ölmesi üstüne olduğu önceden beri bilinirdi. Bunu bir fedakarlık, hatta kahramanlık gibi anlatmaya çalışmak, yeni türedi. Geziler yapılır, örnekler gösterilir oldu. Eve Dönüş: Sarıkamış 1915, bu fonda geçen bir hayatta kalma gerilimi anlatan ve en azından yaşananın bir gurur hikayesi değil, bir dram olduğunu hatırlayan bir film oldu.
Bu 1915’te geçen, hatta adında 1915 geçen onca film, sadece geçen bir yılda vizyona çıkanlar. O yılın, filmlerin hatırlattığı ulusal duyguların inşasında önemli olduğu en azından sinema eliyle kabul ediliyor demek ki. Aynı yılın 24 Nisanında İstanbul’daki aydınların tutuklanmasıyla başlayan, ülkenin doğusunda tehcirle devam eden o pek üstünde durulmayan tarih ise, yine sinemanın da dışında. Ermeni soykırımına ilişkin film yapılmaması bir yana, herhangi bir filmde bu kadar önemli bir tarihi ana küçük bir gönderme yapmak bile hâlâ zor, büyük çoğunluk için. İstisnalardan biri olarak, onu Kürt meselesine ve aynı coğrafyanın yüzyıl içinde yaşadığı çeşitli dramlara bağlayan Tayfur Aydın’ın İz’i (Rêç) geliyor akla.
Onun gibi örnek az ama. Çanakkale’de savaşanlar içinde adından Ermeni olduğu anlaşılan bir askerin olması, ya da Taş Mektep’teki gibi, bazı Ermenilerin milli mücadele içinde, bazılarının karşısında örgütlenmesi, asıl sık rastlananı. Tekrarlanan “Ermeniler arkadan vurdu” yalanına karşı bu sembolik örnekler anlamlı elbette ama sadece “milli dava” için silah tuttuğu ölçüde Ermenileri de bu ülkenin evladı saymak gibi ayrımcı bir tutumun devamı aslında.
İsterse daha bin tane adında 1915 geçen film yapılsın, 1915’in filmi henüz çekilmedi. Bilinmeyen, inkar edilen, bilinse de dile getirilmeyen gerçekler dev beyaz perdelere yansıtılmadıkça, tarihten söz etmenin hakkı verilmemiş, halkların kardeşleşmesi için samimi öyküler anlatılmamış olacak. Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir kader değil bu.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59