Yükselen itibar mı beklenti mi?
Fotoğraf: Envato
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı John Kerry, son bir buçuk ay içinde üç kez Türkiye’ye geldi!
Bu, elbette ABD gibi dünyanın her köşesinde ciddi diplomatik ilişkileri, aynı zamanda ciddi sıkıntıları olan bir ülkenin Dışişleri Bakanı için hiç de olağan sıklıkta bir ziyaret sayısı sayılmaz. Ancak bu üç ziyaretten ikisi, diplomatik bakımdan sıkıntı yaratacak hatta skandal sayılacak açıklamalarla birlikte ele alınınca, durup bu ziyaretleri ve amaçlarını tartışmak ayrıca önem kazanıyor.
İlk ziyaretinde daha Türkiye’ye “ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı” olarak adımını atar atmaz Kerry, Başbakan Erdoğan’ın “Siyonizmle faşizmi eşit kötülükte” gören açıklaması üstünden “Başbakan bir daha böyle konuşmasın!” diye açıkça tahkir ederek azarladı Erdoğan’ı. Ve İsrail-Türkiye ilişkilerinin artık “Normalleşmesinin zamanının geldiğini” de böylece ilan etti.
Kerry, son ziyaretinde de yine İsrail’in isteğini dile getirdi ve Erdoğan’ın Mayıs içinde yapacağını açıkladığı Gazze ziyareti için, “Başbakan Erdoğan bu ziyarete gitmesin!” dedi. Ve bunu da basın önünde açıkça yaptı yine. Ve ekledi, “Tabii Türkiye’nin Başbakanı istediği ülkeye gitmekle serbesttir” diyerek, aslında tüy dikti!
Önceki gün Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kerry’nin, yenilip yutulması zor bu açıklamasına tepki gösterdi. “Türkiye’nin Başbakanı bir yere gidecekse gider, bunun için kimseden izin almaz” dedi; ama Gazze ziyaretinin ABD’nin istediği bir zamana erteleneceğinin de sinyalini verdi.
“Kerry’nin üç gelişinden ikisi böyle diplomatik sorunlara yol açtığına göre, demek ki bu Dışişleri Bakanı ağzından çıkanı kulağı duymayan cinsten bir adam” denilebilirse de pek öyle değil. Çünkü Kerry, ne söylediğine pek dikkat eden bir zat olarak biliniyor. Ancak görevine de sadık bir zat! Yani, bu tutumun Kerry’nin değil ABD yönetiminin tutumu olduğu anlaşılıyor.
Şöyle ki, Obama’ın ilk döneminin başında “One Minute”le başlayan Türkiye kırbacıyla İsrail’i hizaya getirme döneminin bittiği, İsrail’in ABD’nin istediği kıvama geldiği, şimdi ise Türkiye’ye, İsrail kırbacı kullanılarak Türkiye’nin ABD çıkarlarıyla uyuşmayan kimi “fazlalıklarını” yontmak için kullanılacağı bir döneme girildiği anlaşılıyor.
Onun için de Kerry ilk gelişinde “siyonizm” tartışması üstünden Erdoğan-Davutoğlu ikilisine “ideolojik bir geri adım” attırdı ve Erdoğan’ı “Biz siyonizm derken siyonizmi değil İsrail Hükümetinin tutumunu eleştirdik” demeye kadar geriletti. Şimdi de Erdoğan’a “Gazze’ye gitme!” deyip, bunu da basın önünde bağırtarak Kerry, Türkiye’ye “Benim çizdiğim sınırları aşmaya kalkma; bana sormadan adım atma!” demek istemektedir.
Bu tartışmaların “İsrail’le barışma” adımlarının meyvesi olan Erdoğan’ın 16 Mayısta Washington’a yapacağı ziyaretin hazırlıkları sürerken yapılması ise Erdoğan’a şimdiden ayar verme, isteklerinin sınırını hatırlatma ve eğer bir şey isteyecekse daha çok şey vermeyi de göze almasını hatırlatmak için olduğu anlaşılmaktadır.
Bundan sonrasını Erdoğan ve Obama görüşmesi etrafında Washington’da (Elbette Washington öncesinde bir kaç küçük hazırlık “ayarı” daha yapılmazsa) seyredeceğiz. Ama sahne şimdi, bundan önceki Erdoğan’ın 14 Washington ziyaretinde olduğu gibi ünlü bir otelin katlarında değil, ABD Başkalarının “özel ve önemli konukları” için ayırdıkları Beyaz Sarayın hemen karşısındaki Blair House’da kuruluyor.
Erdoğan bu sefer, bu özel konutta, “Başkanın özel konuğu” olarak ağırlanacak!
Bu da ABD’nin bu ziyaretten beklentisinin yüksekliğinin ifadesidir. Öyle ya, “Kaz gelecek yerden tavuk esirgemez” Amerikan yönetimleri.
Burada bir şey de Erdoğan’ın “Blair House”da ağırlanmasını Erdoğan’ın “Washington’da yükselen itibarına” bağlayan yandaş basın ve diplomasi kurdu “profesyonellere” hatırlatalım ki, Erdoğan önceki 14 ziyarette, “otellerde süründürülen” Erdoğan’dır. Üstelik de son bir buçuk ayda iki kez azarlanmıştır! Ama karşılayanın beklentisi yükselmiştir. İtibar Erdoğan’a değil, ABD’nin ondan beklentisinedir!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00