6 Mayıs 2013

Geçen hafta kaldığım yerden devam edeceğim. Sürecin bana umut veren en önemli özelliği hem ziyaretlerimde bölgede gördüğüm hem de yaşadığım coğrafyadaki Kürtlerin heyecanı ve coşkusu. Süreç, hepsinde öncelikle heyecan yaratmış. Sonucunda; bir çoğu hayatı boyunca henüz yaşayamamış-görmemiş olsa da silahların sustuğu, akrabalarının ölmediği, yaşam alanlarında şiddet görmedikleri, anadillerini özgürce kullanabildikleri, mevsimlik tarım işçiliğinde ya da inşaatlarda yarı yevmiyeli çalışmayacakları, hem şehir içinde hem de şehirlerarası yollarda durdurulup aranmayacakları günlerin geleceğine inanmışlar. Gözlerinde şimdiye kadar gördüklerimden çok daha coşkulu bir heyecanla, parıltıyla barışın geleceğine güvenmişler. Ancak beklemiyorlar. Ne kadar katkıları olabilirse o kadar katkı sunmaya çabalıyorlar. Arı gibi çalışıyorlar. Kürtlerin yoğun yaşadığı yerleşim yerleri arı kovanı gibi. “Bu kovanlara çomak sokulabilir” olmaması da başka bir umut kaynağı. Talepleri yalnızca kendileri için değil, hepimiz için. Kocaeli’de yapılan 1 Mayıs etkinliklerinde en önde taşıdıkları ‘Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır’ pankartı da bunun bir nişanesiydi.
Diğer yandan KCK Yürütme Kurulu üyelerinin yaptığı açıklamalar ve tutumları. Ellerinde beyaz bayrak yok. Zeytin dalı var. Hâkim medya yerine, röportajı yapanların görsel-yazılı yayınlarından birinci elden izlemeye çalışıyorum. Sürece katkı sunmaya yönelik samimi açıklamalarının yanı sıra, tedbiri elden bırakmayan ancak, yapıcı tutumlarını izleyebiliyorum. Süreci tarihsel bağlamıyla ve Orta Doğu ile dünyadaki gelişmelerle birlikte ele almalarının yanında, AKP’nin inisiyatifine terk etmemedeki kararlılıklarını önemsiyorum. Hükümet- Devlet tarafından, Abdullah Öcalan ile aralarında ilmek ilmek örülmek istenen “çelişki yaratma” girişimlerini boşa çıkartmadaki başarıları ve bunun arka planındaki birikimleri kayda değer. Mücadelenin değil, silahlı mücadelenin bitirilmesinden yanalar. Siyasal mücadelenin sürdürüleceği konusunda netler. Türkiye halklarının ve ezilenlerin bütününü hedeflemeyen demokratikleşmenin süreç için herhangi bir katkı sunamayacağıyla ilgili tespitleri ve çağrıları ile beklenen adımları atmadaki özgüvenli tutumlarını da sıralayabilirim. Kürt sorununun siyasi çözümünün toplumsal mutabakattan geçtiği saptamasıyla birlikte, yoldaş olarak gördükleri Türkiye sosyalistlerine başta olmak üzere, zaman zaman CHP’ye yaptıkları çağrıları ve beklentileriyle ilgili açıklamalarını da unutmamamız gerekiyor. Son olarak, gerillanın Türkiye’den çekilme programını, karşı propagandanın tersine, koşul öne sürmeksizin açıklaması.
Doğrudan bilme şansımız olmamakla birlikte, Abdullah Öcalan’ın barış sürecinin tamamlanmasının masadaki taraflar arasında değil, toplumun bağrında olacağıyla ilgili öngörüsü ve tutumunu da tespit etmemiz gerekiyor.
Kürt siyasetinin aynı zamanda TBMM’deki temsilcisi olan BDP grubu ve Eş Başkanlarının tutumları dikkate değer. Bir yanda Başbakan ve Hükümet üyelerinin hedef tahtasına koyup süreçten düşürme ve toplumsal ve siyasal ittifaklarından koparma çabalarına, medyanın olumlulukları görmezden gelip ayrıntılar üzerinden yürüttüğü karşı propaganda faaliyetlerine rağmen, bilinen bir “hata”ları ile karşılaşmadık. Aksine olgun ve siyasal hatta taviz vermez tutumlarının yanı sıra, kamuoyunu doğru bilgilendirmek konusundaki ısrarlı çabaları, harcadıkları enerji dikkate değer. Her türden kısıtlılığa karşın, bir yanda kendi kitlelerine barışın yarın olmayacağını ancak kararlılıkla çalışmak gerektiğini, diğer yandan Türk kamuoyuna niyetlerinin bölünme olmadığını anlatırken, başka bir yanda “AKP işbirlikçisi” yaftasını boşa çıkarmayı başardılar. Son olarak, yapı ve faaliyetinin bütün olumsuzluklarına karşın, sürecin ülkenin bir çok yerinde konuşulmasını sağlayarak, tabu olmaktan çıkması yönündeki olası katkısı ‘akil insanlar’ın bence yegâne olumlu yönü. İstanbul’da, 1 Mayıs’ta olağanüstü hal ilân edip, emekçilere öldüresiye şiddet uygulatan Başbakanın ve ittifaklarının müzakere sürecine “mahkum” olduklarını da görmezden gelmeyelim.
Bu toprakların halkları yüzlerce yıl, devletlere rağmen, dostça, kardeşçe yaşadılar. Bundan sonra da yaşayabilecekler. Otuz yılda göz yaşını yüreğine akıtan anneler, babalar, eşler, çocuklar ve kardeşler ise umudumun temeli. Unutmayalım ki sürecin sonunda kazanan da kaybeden de olmazsa BARIŞ olabilecek.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et