Kral üşümesi
Fotoğraf: Envato
Yazıldı, söylendi: 43 yıl önceki gibi…Tekrar olsun: 15-16 Haziranda işçiler zapt ettiğinde sokakları, açmışlardı Galata ve Unkapanı köprülerinin ayaklarını… Korkudan.
1 Mayıs 2013’te de açtılar Galata ve Unkapanı köprülerinin ayaklarını… Korkudan.
Oysa…
Evet, oysa, işçi sınıfı da… Sendikalar da…Devrimciler de… O günlerde değil… Daha geri… Gibi… İlk Bakışta.
Farkında olması gerekenler ne kadar farkında, emin değilim…
Lakin… Burjuvazi… Yeni oligarşi bunun “ilk bakışta” olduğunu bi-lince çıkarmış… Gibi.
15-16 Haziranlardanbugüne… O deneyimin idrakinin devrimci eyleminden tırsmaları bundan…
Evet… AKP diktası en çok işçi sınıfının… Emekçilerin sosyalistlerle omuz omuza devrimci eyleminden korktuğunu itiraf etti…
Pek çok emaresi var… Ama benim için simge köprülerin göğe kalkmış ayakları…
Sırtınızı Silahtar’a uzanan Haliç’e verin, Unkapanı Köprüsü’ne bakın…
Ya da Sarayburnu açıklarından Galata Köprüsü’ne…
Sizi bilmem… Ben iki şey görüyorum…
İlki: ‘Top’u dikmiş İslamcı Neoliberal diktayı… Kan ve ölüm kusmaya hazır... “Gaz” halini yaşadık nitekim…
Bugünü temsil ediyor…
İkincisi: Aynı perspektiften köprülerin ayakları… Ellerini havaya kaldırmış… Teslim olanı…
Yarını haber veriyor…Tarihin de hisleri var.
Engin Ardıç familyası varsın gülsün, dalgasını geçsin: AKP’nin 1 Mayıs korkusu, Sabahattin Kudret Aksal’ın “Kral Üşümesi”ndeki kahramanının ruh haline benziyor…
Aksal’ın oyununda “üşüme” simge…
Kral/Başbakan/Başkan vesairenin iktidar hastalığını temsil eder… Sessiz… Oyalanmış… Tevekkülle…Zorla… Çoğunlukla ikisiyle birden boyun eğmiş halkın “kader”ine isyan edeceği kaygısından duyulan tedirginliği anlatır…
Yazarımızın Kral’ı da, “Sarayda yaşamanın yasası”* olarak tarifler “üşüme”yi… “Kapıyı açıp şu odaya girdiklerini düşünün yüz binlerin, milyonların”* kabusu… Öyle ki, sarayın bütün korularının kalorifer kazanında yakılmasına… 100 derecelik sıcaklığa rağmen “üşütüyor” Kral’ı…
Binlerce polise, onca şiddete… En önemlisi “milletimin” yüzde 50’lerdeki desteğine rağmen “üşüyen” RT Erdoğan gibi…
Sabahattin Kudret’in Kral’ını teskin etmeye çalışan bakanı der ki: “Sizde eğilim olan şey inanç olmuş bu ülkede!.. Başınızı bir yana çevirse-niz, en azından bir yüzyıl için, yön gösterdiniz sanılıyor ülkeye.”*
Kral tınmaz: “Onların(halkın –EA) yararına olacak doğruların tek mihenk taşı benim sandım… Onlar da sessizlikleriyle benim bu sanımın güçlenmesine yardım ettiler”*…
Ve Kral “Sessizliğin söyleyemediğini ben söylemiş olacağım”* diyerek, tahttan kaçma kararlılığını özetler…
Erdoğan vakti geldiğinde aynı “basireti” gösterir mi?
Göreceğiz. Ama…
Başbakan “1 Mayıs’ta Taksim” kararlılığında, sessizliğin sesini sezdiği için saldırdığını gördük.
Gazlayarak ısınmaya çalışıyor… “1 Mayıs üşümesi” sebebiyle “Bir daha Taksim asla” yoklamalarında bulunuyor… Bence.
*Kral Üşümesi, Sabahattin Kudret Aksal, Varlık Y. Nisan 1970 baskısı.
ÇUKURDAKİ ‘CANLI’LAR
1 Mayıs’ta Şişli…
Kitleyi dağıtan büyük saldırı savuşturuldu… Abluka altındaki DİSK’in odaları bi’ nevi revire çevrildi… Ambulanslar bekleniyor…
Bu arada odadaki televizyondan gelişmeler takip edilmeye çalışılıyor… Derken Ufuk Uras bi’ kanala çıkıyor… “Hükümet adına açıklama yapacak galiba” esprisiyle atılan kahkahalar öksürüklere karışıyor… Dinlemeye tahammül yok; hemen zap…
Ama alternatif fazla değil…
Birkaç kanal izlenebiliyor…
Dikkatimi çekti:
TGRT, SKY, Habertürk vesaire… Taksim diye kurmuşlar inşaatın tepesine canlı yayın araçlarını… Meydan diye ha bire çukuru, inşaatı gösteriyorlar… Yorumların fonu da aynı görüntü… Hatta bir ara Habertürk TV kamerası inşaat demirleri, kolon çivileri filan arasında dolaşmaya… Yılan gibi akmaya başladı ki… Sanırsın Ciner İnşaat Reklam filmi… “Canlı Yayın” Psikolojik Savaş’tan naklen görüntülerle sürdü…
Ben izlemedim. Meğer benzer görüntüler
1 Mayıs öncesinden başlamış.
“TV kanalları Taksim’i hangi açıdan verdi?” diye soran Sina Koloğlu yazdı: “30 Nisan akşamı televizyon haberleri izleyenlere verilen görüntüler ‘Kardeşim, her yer kum, çakıl, demir, bir de derin çukurlar mevcut; burada toplantı mı olur?’ yargısını izleyicinin beynine bir güzel yerleştirdi.” (Milliyet, 3 Mayıs 2013)
Haksız mı?
Öyleyse… İnatla istedikleri Taksim şantiye halinde… Burada miting yapılmaz… Diyenleri… AKP yalama yıkaması, polis terörü aklaması… Yapanların kamerasına yapışamaz mıyız? Odaklandıkları çukurun aslında düştükleri kendi çukurları olduğunu neden göstermeyelim?
Tertip Komitesinin veya bunu dert eden sendikaların filan çağrısıyla… İletişim bilimciler, yayın erbabı toplansa… 1 Mayıs yayınlarını izleyip incelese ve sonuçları halkla paylaşsa…
En azından şu olur: Teşhir… “Tarafsız habercilik” yalanlarını yüzlerine “belgesiyle” vururuz… Tartıştırırız… Emekçiye eleştirel medya takibi/eğitimi yolunda adım atmış oluruz… Hiç olmadı: İletişim fakültelerinde psikolojik savaş yayıncılığı için taze bir ders notu olur…
Satır altından notlar...
OĞUR, BULUT OLUR MU?
Mehmet Baransu, Taraf’tan ayrılan eski arkadaşının hal ve gidişatını değerlendirmiş: “Yıldıray Oğur biraz daha çabalarsa Yiğit Bulut olacak.” (Aykırı Sorular, CNN Türk)
Dediğinin bir anlamı olmalı… Ne de olsa omuz omuza çarpıştılar, deyip geçemedim… Acaba Y. Oğur’un Özalcılığını bildiğinden mi, Taraf’taki performansından ötürü mü böyle konuştu…Yiğit Bulut seviyesine inmeye her mide dayanmaz da...
‘POLİS BU İTLERE COP SOKUNCA SUÇLU OLUYOR’
Başlık için özür dilerim. Gözden kaçmasın istedim.
Çukurlaşmanın sınırsızlığına işaret eden söz ona ait: Serdar Arseven’e… Akit Ankara temsilcisi ve yazarına…
Twitter’da 1 Mayıs’ta polis şiddetine uğrayanlar için şunları yazmış:
* Polis kendisine taş fırlatan itlere copu soktu mu suçlu oluyor sonra…
* Ergenekon İt’i deyince Taksim’dekiler havlıyor!.. Niye ki?
* Kadın kolları da terzi dükkanına dalmış erkeeekerkeeek diye kudurmuş bunlar…
* Bu Ergenekon itlerini itlaf etmek şart...(Yurt’un haberine göre aktaran Sol portal, 1 Mayıs 2013)
Tabii ki yorum yapmayacağım. Fazıl Say’a verilen “twitter” cezasını hatırlatmaya da lüzum yok.
Ama merak ettim:
Arseven acaba gazetesinin koordinatörü Hasan Karakaya’ya mı özendi? Hani ne kadar rezillik yaparsan o kadar ‘Akil’sin diye?
Bir de: “Hoşgörü modeli” A. Dilipak’ın yüzü kızarmış mıdır? Demokrat arkadaşları “Ne iş?” demez ama… Katıldığı toplantılarda sorsalar, “Gazetedeki arkadaşının yazdıklarına ne diyorsun?” diye… Ne cevap verir?
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06