Taksim 1 Mayıs Meydanı belleğimizdir, Boşalttırmayız, Unutmayız da...
1 Mayıs günü neler oldu? Polis tüm kentte neredeyse tüm ulaşım kanallarını kapattı. İşçi Bayramı’nı kutlamak isteyenler bir yana, ayrıca hiç kimse Taksim Meydanı’na ulaşamadı. Meydana ulaşmak isteyenler giriş noktalarında polis tarafından engellendi. Bir şekilde polisin kapattığı bölgenin içine girenler ya da orada güne uyanıp da kutlama yapmak isteyen emekçiler polisin gaz fişeklerine maruz kaldı ve hiçbir şekilde hareket ettirilmedi. Meydan ve meydana çıkan en yakın yollar polis tarafından kapatıldığı için orada neler olup bittiğini yalnızca telefon ve sanal iletişim yoluyla öğrenmek mümkün oldu. Yani, aslında gerçekten ve canlı olarak öğrenmek hiçbir şekilde mümkün olmadı. Bayramı meydanda kutlamak isteyenler, bir tepeye ulaşıp bayrak dikmeye çalışan düşman askerleri gibi algılandı. Neredeyse üzerlerine ateş açıldı. Ateş açıldı, diyorum çünkü gerek televizyonlardaki görüntülerden, gerek çıplak gözle görenlerin ifadesinden ve gerekse üzerlerine gaz fişeği atılan kişilerden biliyoruz ki, polis, gaz fişeklerini silah fişeği gibi kullanıyor. Gaz fişeklerinin üzerindeki sözde uyarılara aykırı olarak polis doğrudan insanların üzerine atış yapıyor.
Gaz fişeklerini üreten ABD firmasının web sayfasında fişeklerin ateşlenmesinden üç saniye sonra içlerindeki gazın dışarı çıktığı yazılı… Maruz kalmayanların ya da olaylara uzaktan tanık olanların bilmesi pek mümkün değil; gaz fişeği falan deyip geçmeyin, 12 cm. uzunluğunda 3.7 cm. genişliğinde silindir metal bir fişek söz konusu. Ateşlendikten 3 saniye sonra içindeki gaz dışarı çıkıyor; ateşlendiğinde, o metal parçası, çarptığı yüzeye, o çarpma hızıyla çok büyük bir hasar verme potansiyeline sahip. Zaten, o yüzden, insanların üzerine doğrudan atış yapılmaması yönünde bir uyarı taşıyor üzerinde (iyi niyet!). Bir de, iyi eğitimli personel tarafından kullanılması gerektiği uyarısı var. Bu noktada “iyi” nedir, “eğitim” nedir, birbirine karışıyor her şey. İyi eğitimli personel, gaz fişeğini, üzerinde yazan uyarılara uygun olarak kullanan kişi midir? Yoksa insanları ustaca nişanlayarak gaz fişeğini üzerlerine ateşleyen kişi midir? Gaz fişekleri, iyi eğitimli kişiler tarafından kullanılmalıysa, demek ki, “Polis gaz sıkmayacaktı da ne yapacaktı?” sorusu, fişek üzerindeki uyarıların içerdiği görece(!) insani ve hukuki sorumluluğa hiç de uygun olmayan acımasız bir savunmacı ifade. Gaz fişeğinin kendisinden bile daha acımasız bir insan ifadesi… Hele bir de, kullanılan gazın öldürücü düzeylere varan zarar verici özelliği düşünüldüğünde, gaz fişeğini kullanan iyi eğitimli(!) polisten onu savunan iyi eğitimli(!) kamu görevlilerine kadar nasıl bir acımasızlıkla karşı karşıya olduğumuz ayan beyan ortada. Bu, işin fişek kısmıydı. Bir de, Taksim meydanında esas yapılmak istenenler var.
Bir kentin meydanı ya da meydanları kentin belleğidir. Kent halkı, meydanlarda nefes alır, meydanlarda yaşar. Halkların karşılaşma fırsatı bulduğu yerlerdir meydanlar. Baskıcı rejimlerin de, halkların karşılaşmasına meydan vermek istemediği yerlerdir meydanlar. En çok göz önünde olunan yerlerdir meydanlar. Hele ki, Taksim meydanı, Türkiye emek mücadelesinin neredeyse meydan muharebesi verdiği, herkesin gözü önünde emekçilerin hunharca katledildiği bir karşılaşma alanıdır.
İşte devlet, bu 1 Mayıs’ta halkların, herkesin gözü önünde karşılaşma ve haklarını birlikte haykırma fırsatı bulacağı Taksim Meydanı’nı kapatarak halkların belleğini baskı altına almaya çalıştı. İnsanların toplanmaya çalıştığı alanı dışarıya kapattı, girişleri engelledi, içeride kalanların başına neler geldiğini dışarıda kalanlar gerçek anlamda öğrenemediler. Alanda toplanma olasılığı olmayan insanları da olan bitenden uzak tutmaya, korkutmaya, onları, meydana çıkmak isteyenleri suçlu gibi göstererek sindirmeye çalıştı devlet. O alanı kentin geri kalanından yalıttı, bir gaz bulutu altında tutmaya çalıştı.
Yayalaştırma çalışmaları nedeniyle bunu yapıyormuş gibi görünürken, sonradan Başbakanın yaptığı açıklamalardan anlaşıldı ki, artık Taksim karşılaşma ve toplanma (miting) yeri olmayacak. Daha önce basında yer alan açıklamalardan da hatırlanacağı gibi, kentin, herkesin gözü önünde olmayan alanları, karşılaşma ve toplanma yeri olarak belirlenecek. Bu da, halkların belleğinin boşaltılması (meydanların boşaltılması), yaşananların bir kenara bırakılması (kentin uzak noktalarına itilmesi), belleğin yok edilmeye çalışılması, her şeyin unutturulması anlamına geliyor.
Oysaki hükümetin yürütmeye çalıştığı barış süreci de, belleksiz yürümez. Barış süreci de, halkların sokaklardan özgürce geçerek bir ortak alanda karşılaşıp kucaklaşmasını, ortak bellek oluşturabilecekleri bir özgürlük alanını gerektirir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et