07 Mayıs 2013 11:43

Sağlıkta yeni ikilem: Tıbbi yoksulluk ve yoksunluk

Sağlıkta yeni ikilem: Tıbbi yoksulluk ve yoksunluk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Özgürlüğün bedeli” bu ülkede çokça dile düşen sözlerdendir.Özgürlük algısı ise nicedir yeniden şekillendirilmek isteniyor
piyasacı odaklarca. Bu odakların başında son dönemlerde sağlıkgeliyor. Tahmin edileceği üzere özgürlük bu olmasa gerek. Hangi kamu hastanesine yüzünüzü dönseniz koca ilanlar sizi“özgürlüğe” davet ediyor; “hekim seçme özgürlüğüne”. Ne özgürlük ama! İster 182 telefon hattından ister İnternet üzerinden bu “özgürlüğü” bahşediyor iktidar. Teknolojinin olanaklarından bugüne değin yararlanılmaması eksiklikti. Hastanelerde sabahın köründe başlayan muayene sıra numarası kuyruklarının sonlanması elbette olumlu bir gelişme. Ama iş “hekim seçme özgürlüğü” bahsine gelince durup soluklanmakta yarar var.
Diyor ki Sağlık Bakanlığı; hastaneleri A’dan E’ye kadar yani “otel”
misali tek yıldızlıdan beş yıldızlıya sınıflayacağız. Peki neden böyle yapıyorlar dersiniz? Elbette “hekim seçme özgürlüğünden” sonra
“hastane seçme özgürlüğü” diyecekler; inandık mı?  Peki beş yıldızlı devlet hastanelerine kimler gidebilecek? Sanırım “Dağdaki çobanla benim oyum neden eşit olsun ki” cümlesinin sahipleri
bile bu hastanelerinin çok yıldızlısının kapısından içeriye giremeyeceklerdir.
Diyelim ki birden çok hastalık nedeni ile ulaşım hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı olan emekli bir hastasınız. Duydunuz ki
hastaneler sınıflanmış, sizinse zaman ve ulaşımda ücret sorununuz yok. Üstelik telefon veya İnternet’ten randevu alabiliyorsunuz. Hangi
hastaneyi tercih edersiniz? Çok yıldızlı olanı sanırım. Peki bu mümkün olacak mı?
Elbette ki hayır! Paran kadar sağlık dönemi tüm bu süreç sonlandığında hızlanmış olacak. Ne kadar yıldız o kadar para dönemi
başlıyor. Tıbbi yoksunluk mu yoksa yoksulluk mu ikileminde hayat hepimizi test edecek.
Tek yıldızlı hastaneler randevuların çok ötelere verildiği, deneyimli kadrolardan ve yeterli tıbbi altyapıdan yoksun hastaneler olarak
tanımlanabilir. Diyelim ki en sevdiğiniz hastalandı ve şifa umuduna denk düşen çok yıldızlı hastaneye ödeyecek cepte paranız yok. Ne
yaparsınız? Sanırım önce kredi kartlarınızla ödemek olmadı varsa arabanızı satmak gelir aklınıza. Sonra sırada gecekondu da olsa eviniz gelir, öyle değil mi? İşte buna “tıbbi yoksulluk” diyor sosyal bilimciler. Geçmişte Bağ-Kur kapsamındaki hastaları kabul etmeyen üniversite hastaneleri özellikle yoğun bakımdaki hastalar üzerinden
“tıbbi yoksulluk” ile tanıştırmıştı dar bir grubu. Yine hiçbir sosyal güvencesi olmayan işsizler, çiftçiler varlarını yoklarını bu yolda kaybetmişlerdi.
Şimdi Kamu Hastane Birlikleri süreci ile birlikte yıldızlı hastaneler dönemi tüm halkı “tıbbi yoksulluk” ile tanıştıracağa benziyor. İşte burada dönüp sormak gerekiyor: Ey Sağlık Bakanlığı; hastaneleri bile paralı hale getirirken bu “hekim seçme özgürlüğü” de nesi? Dalga mıgeçiyorsun?
Dalga geçmediği kesin. Sanırım bir süre sonra “hekim seçme” bahsi de paraya bağlanacak. Özel hava yollarından hatırlanacak olursa İnternet’ten bilet aldığınızda ilk yıllarda koltuk sırasını kendiniz belirliyordunuz. Ama hemen sonrasında “Kendin seçersen ilave ücret ödersin” dönemi başladı.
Sağlığın metalaştırılma süreci işte böyle bir şey. Özgürlük tahayyülünü bile bağlamından koparıp algıyı piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillendirmek isteyen “sağlıkta neoliberal dönüştürücüler” hepimizi musalla taşına tıbbi yoksulluk veya tıbbi yoksunluk ile göndermekte kararlı. Kabul edecek miyiz?
Tablo net; ya hep birlikte yoksulluğumuza yoksulluk katacağız ya da ortaklaştırılmış mücadelenin olanaklarını geliştireceğiz.
Sağlıcakla kalın.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa