09 Mayıs 2013 09:35

Anayasa askıya alındı, Recepyasa yürürlükte

Anayasa askıya alındı, Recepyasa yürürlükte

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu köşede ilk yazımın yayımlandığı 13 Şubat 2009 atv-Sabah grevinin başladığı gündü. Tarihi bir süreçti. “Terzi ayağımıza geldi” diyerek onurlandırmıştı Fatih Polat o zaman beni…
Şimdi yine tarihi bir süreçteyiz… 23 Mart Lüleburgaz mitingi, 22 Nisan Silivri duruşmaları, 1 Mayıs,
3 Mayısta 62 uçurtma denemesi ve nihayet 5 Mayıs… Giderek yükselen bir tempoda ilerleyen bir süreç olacaktı. Anlatamadım…
Sonuç itibarıyla gelinen aşamada, “Bu terzi bu söküğü dikemedi!”
Kendi meselelerimizin çözümüne katkı yapamadığımıza göre, her şeyi bilen gazeteci edasıyla kolay yolu seçip, memleket meseleleri üzerine ahkam kesmeyi sürdürelim.
***
Tek Adam, “milli içki” olarak ayranı takdim ederken, Anayasal dayanağını da açıkladı. Değiştirilmesi için gayret sarf edilen Anayasanın “Gençliğin Korunması” başlıklı 58’inci maddesinin ikinci fıkrası şöyle:
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”
Tek Adam, bu maddenin kendilerini bağladığını, alkollü içkilerin vergi oranlarını sürekli olarak yükseltmelerinin nedeninin de bu olduğunu, hatta alkollü araç kullananlara hapis cezası getirilmesi ve sadece televizyonlarda değil gazetelerde de alkol reklamının yasaklanması için hazırlıkları başlatma gücünü Anayasanın bu hükmünden aldıklarını ifade etti.
Peki, “başkanlık” veya “partili cumhurbaşkanlığı” sevdasıyla yanıp tutuşan Tek Adam’ın tüylerini ürpertecek birinci fıkrada neler yazıyor?
“Devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.”
Ben sadece “müspet ilimlere” dikkati çekmekle yetiniyorum.
Anayasayı kendinize göre okur ve ona bağlılığınızı seçilmiş cümlelerden ibaret sayarsanız, onun adına “hukuk devleti” denilmez. Hukuk devletinde kurallar, sadece yönetilenleri değil yönetenleri de bağlar. Aksi takdirde, “başkanın” ya da Osmanlıya özlemle “padişahımız efendimizin” okumasına bağlı bir Anayasa’nın adına “RecepYasa” demekte de bir mahsur yoktur.
Anayasa’da çalışanların yaşam düzeyinin yükseltilmesi, çalışanların ve işsizlerin korunması, adaletli bir ücret ve sosyal yardım elde etmelerinin sağlanması, sosyal güvenlik hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, tarihi ve kültürel varlıkların korunması gibi pek çok konuda iktidarları bağlayıcı fakat işletilmeyen hükümler bulabilirsiniz.
Ancak Anayasa, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” (m.34/1) derken, Tek Adam’ın talimatıyla Taksim’deki çukuru, Silivri ve Çağlayan adliyelerindeki çalışma düzenini bahane edip, “toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını” kendinize göre okursanız, o okuduğunuzun adı “RecepYasa”dır.
Değiştirmek istediğiniz Anayasanın 2001 yılında yapılan düzenlemelerle madde metninden çıkarılan cümlesini yeniden uygulamaya koydunuz da bizim mi haberimiz olmadı?
Şöyleydi o cümle:
“Şehir düzeninin bozulmasını önlemek amacıyla yetkili idari merci, gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergahı tespit edebilir.”
Anayasadan çıkarılan hükümler arasında yetkili mercinin, “kamu düzenini ciddi şekilde bozacak olayların çıkması veya milli güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi veya Cumhuriyetin ana niteliklerini yok etme amacını güden fiillerin işlenmesinin kuvvetle muhtemel bulunması halinde” toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabileceği de bulunuyordu. Bugün yasaklanan toplantı ve gösteri yürüyüşlerindeki tek silahlı güç ise devletin güvenlik güçleri!
Şimdi Tek Adam’ın Valileri, Anayasada yazılı olmayan fakat RecepYasa’nın talimatlarıyla keyfe keder uygulanan bu oynak hükümleri her geçen gün daha da pervasızca fiilen yürürlüğe sokuyorlar. Kendi cemaatlerinin deyimiyle “firavunlaşıyorlar, nemrutlaşıyorlar.”
***
Halkı, muktedirlerin zulmüne karşı koruyan, temel hak ve özgürlükleri teminat altına alan demokratik bir anayasa değişikliği üzerinde anlaşmaktan aciz olan ve meseleyi “başkanlık” inadına kilitleyen parlamentonun kendilerini imtiyazlı bir sınıf haline getiren düzenlemeler üzerinde hiç tereddütsüz birleştiğini görünce, RecepYasa düzeninin menfaat paylaşımıyla hâlâ iktidarda kalmasına şaşırmamak gerekir.
Buna “Kendi söküğünü dikemeyen” ve devlet imkanlarından menfaatlenen medyanın, iktidar şakşakçılığını, gerçekleri ve farklı fikirleri sansürleyen yayıncılık anlayışını, kendi meslektaşıyla bile dayanışma ruhundan uzak oluşunu da ekleyin.
Şimdi, “Kendi söküğünü dikmek” için büyük gayret içinde olan gazetecilerin ve yayın kuruluşlarının üstlendiğini misyonun ne kadar anlamlı olduğunu takdir edersiniz umarım.
Bu tarihi fırsatı kaçırmayın.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa