1 yanlışın 19 doğruyu götürdüğü bir hal!
Fotoğraf: Envato
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün İstanbul’da gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle yaptığı basın toplantısında, “Demokrasi, Hukuk ve Toplumsal Barış İçin CHP’nin Önerileri ve Öncelikleri” başlığını taşıyan bir dosya sundu. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin toplumsal huzur, güvenlik ve kalıcı sürdürülebilir bir barış için gerekli” dediği önerilerini 19 maddede sunarken, şimdi sürmekte olan “çözüm ve müzakere sürecine” CHP’nin neden katılmadığını da açıklamaya çalıştı.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Kılıçdaroğlu’nun “çözüm önerileri” dediği; yüzde 10’luk seçim barajının kaldırılmasından, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına, din ve vicdan özgürlüğünden Diyarbakır Cezaevinin müze yapılmasına, düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün güvence altına alınmasından Roboski Katliamı’nın sorumlularının açığa çıkarılmasına… kadar CHP’nin 19 maddelik önerilerine az çok demokrasiden yana olan herkes “Elbette bunlar olmalı!” diye destek verir. Zaten bugünden de bütün bu yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması için bir mücadele elbette gündemdedir. Ve zaten “çekilme”nin başlamasıyla da şimdi bunlar tartışılmaya da başlanmıştır.
Evet, bu öneriler demokratikleşme için elbette “gerek şart” diyebileceğimiz önerilerdir ancak “yeter şart” olamazlar. Evet, bu öneriler genel olarak demokratikleşmeyle ilgilidir ama Kürt sorunu gibi devasa bir sorunun çözümü tartışılırken, bu sorununun çözümünün şartı ve milyonlarca Kürt’ün talebi haline gelen “Kürt kimliğinin tanınması”, “Ana dilde eğitim hakkı” “Kürtlerin ve Türklerin eşit vatandaşlık hakkı”… gibi kolektif hakların “öneriler” arasında yer almamasının asla makul görülecek bir tarafı yoktur. Dolayısıyla “CHP’nin önerileri” kendi başlarına doğru olduğu halde bugün Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacı bakımından yetersiz ve topu taca atmanın dayanağı olmaktadır.
CHP’nin, “Kürtlerin kolektif hakları”ndan uzak durmasını Kılıçdaroğlu, “kimlik siyaseti yapmadıkları” gibi çiğnene çiğnene çürümüş bir sakız olan, absürt Baykalcı, neomilliyetçi gerekçeye dayandırmaktadır.
Ve Kılıçdaroğlu, bu tutumlarına gerekçe olarak; PKK’yle yapılan görüşmelerin yanlışlığını, devletin bunları yapmamasını, böylece AKP Hükümetinin PKK’nin siyasallaşmasına fırsat yarattığını ve onun uluslararası arenada “terörist olmaktan kurtulacağı” bir dayanak sunduğunu,…göstermektedir.
Açıktır ki bu yaklaşımıyla Kılıçdaroğlu; 1- Ocak 2013 başında Öcalan’la görüşmeleri desteklediğini, AKP’ye bu konuda kredi verdiğini söylediği, 2- CHP (SHP)’nin 1989’daki Kürt Raporu’nda Kürt kimliğinin tanıma ve ana dil hakkına kadar Kürtlerin haklarının tanımasını ilk rapor haline getiren parti olarak övündüğü çizginin çok gerisine düşerken CHP; demokratikleşme ile ilgili önerilerine rağmen MHP ve öteki neomilliyetçi parti ve çevrelerle aynı safa sürüklenmiştir. Kılıçdaroğlu’nun önceki günkü açıklamaları, CHP’nin yeniden neomilliyetçiliğin egemen olduğu bir partiye dönüşmesi yoluna girdiğinin ilanı olmuştur.
Gerçek hayatta, hele de siyasette soyut bir ”doğruluk” yoktur; her şey kendi koşullarında doğru ya da yanlıştır. Bugün Türkiye, Kürt sorunu gibi devasa bir sorunu çözmek-çözmemek mücadelesi içindeyken ana muhalefet partisinin böyle bir sorun yokmuş gibi, “Biz etnik milliyetçilik üstünden siyaset yapmıyoruz” aptal klişesine sığınıp 19 maddelik “doğruları alt alta yazması”ndan 1 doğru bile çıkmamaktadır. Bu yüzden CHP’nin 19 doğrusu, sadece sürece katılıp, onu, ilerlemesi için bir aktör olduğu, önerilerini ve eleştirilerini de o mevziden dile getirdiği ölçüde olumlu bir anlama sahip olabilir. Aksi halde CHP “19 doğrusunun 1 yanlışını götürdüğü” bir mevzide kaldığında kendi yok oluşunu da hazırlamaktadır.
Öyle görünmektedir ki, CHP’nin neomilliyetçi kanadı, Kılıçdaroğlu’yu kendi mecrasına sürüklemiştir. Bu fırsatı da partiyi yeniden eski Baykalcı çizgisine döndürene kadar kullanacaklardır.
Peki bu durumda 111 aydın, sanatçı ve siyasetçinin bildirgesine imza tan CHP’liler bu son açıklamanın neresindedir?
Velhasılı kelam, CHP’nin sorunları ağırlaşmakta ve derinleşmektedir!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00