Fanatizm cinayeti
Fotoğraf: Envato
Saat 20.00 olduğunda yurt sathında Reyhanlı’daki katliamı hatırlayan kalmamıştı.
Hem de ne uğruna?
Herhalde Pazar akşamı aynı saatlerde oynanan maçlar içerisinde en sıkıcısı Kadıköy’deydi. İzleyenleri tatmin edecek bir futbolu sahaya yansıtma becerisinden yoksun olmanın ötesinde sahaya futbol oynamak için çıkmamış olan futbolcular da vardı.
Volkan Demirel, Felipe Melo, Emre Belözoğlu, Sabri Sarıoğlu...
Alkış polemiği ve yöneticilerin açıklamalarıyla başlayan, medyayla pekişen gerginliği saha içerisine taşıyan baş aktörler bunlardı. Bu oyuncuların merkezinde saha içerisinde dönen, hiç yoktan patlak veren tartışma ve kavgalar en basitinden çocukçaydı. Sorumsuzluğu da buradan geliyordu.
Maç bittiğinde Twitter’a göz attığımda yine futbol harici mevzularda gayet aklı başında görünen insanların halleri artık “şaşırtmaz” vaziyetteydi.
“Mahallenin aklıselimi” edasıyla çıkıp bir şeyler söylemeyi gereksiz buldum. Daha önce defalarca tekrarladığımız şeyler. Fanatizmin insanları büründürdüğü milliyetçilik benzeri dışlayıcı hal üzerine yapılan tespitler, evet gerekli ancak bir noktadan sonra fazlasıyla sıkıcı bir didaktikliğe bürünebiliyor.
Derken gece saatlerinde bir cinayet haberi geldi.
Hürriyet’in haberine göre; “Genç Fenerbahçeliler üyesi Burak Yıldırım (20) dünkü derbi sonrası metrobüs durağında öldürüldü. Kaçan 2 kişinin üzerinde G.Saray forması vardı.”
Her an, her yerde, üzerinde ne forması olursa olsun, fanatizmin etkisi altındaki herhangi birinin böylesi bir cinayet işleyebileceğini biliyorduk.
Fanatizm ve onun neticesinde ortaya çıkanlar, elbette farklı toplumsal baskı ve dürtülerin sonucudur. Ancak örneğin milliyetçilik ya da cinsiyetçilik de böyledir.
Ne fanatizmin kaynağı ne de yaygınlığı onu mücadele edilmesi gereken bir virüs olmaktan alıkoymaz.
Pazar gecesi yaşanan cinayetin bize bir kez daha gösterdiği budur.
Rakibi alkışlamanın dünyanın sonuna dönüştüğü;
“Bizi alkışlasınlar” diyenlerin de yalnızca rekabette, kahve, forum, facebook geyiğinde rakibine bir gol daha atma peşinde olduğu;
Bir ülkede bu ruh halini kitleler içerisinde besleyen anlamsız, sporsevmez taraftarlıkla mücadele ertelenemez, didaktik olma kaygısıyla geçiştirilemez.
İtici, üstenci didaktikliği törpülemek de mücadeleyi ertelememek de elbette başta bizim görevimiz.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25