Reyhanlı-Gladyo-NATO
Siyasi sorumlusunun AKP Hükümeti olduğu bir katliama daha tanık olduk. Reyhanlı’daki patlamalarda yaşamını kaybedenlerin ailelerine sabır, yaralılara sağlık diliyorum. Aralık 2011’den bu yana yaşanan katliamları birlikte ele almamız gerekiyor. Farklı illerde, farklı tarihlerde de olsa bir hazırlığın parçaları olduğu ortada.
Hükümet, 17 ay önce gerçekleştirilen Roboski’deki katliamın bugüne kadar ne uygulayıcılarını ne de sorumlularını “tespit edebildi”. Bekliyoruz.
Bu katliamdan sekiz ay sonra, Başbakan, bazı bakanlar ve AKP yetkililerinin adeta koro halinde BDP milletvekillerini, dokunulmazlıklarını kaldırmakla tehdit ettikleri bir dönemde, Ağustos 2012’de, Gaziantep Karşıyaka Polis Karakolu karşısında bir araç içindeki bomba patlatıldı. İlgililer bir kaç saat içerisinde aracı oraya getireni ve örgütsel bağlantılarını ortaya çıkardıklarını açıkladılar; “PKK’li bir komutanın yakın koruması”. Özetle, patlamanın sahibi PKK dediler. BDP’yi PKK’yi kınamamakla suçlayıp, linç etmek istediler. Bu haber, egemen medyada ilk sayfalarda günlerce yer aldı. PKK, olayla ilgisi olmadığını, söz konusu kişinin örgütle ilişkisinin bulunmadığını açıkladı. Egemen medyada “tık” yok. Olay unutturuldu. Yetkililerden olayla ilgili halâ “çıt” çıkmıyor.
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinin Suriye sınır kapısı Cilvegözü’nde, Şubat 2012’de, yine bir araç içerisinde bomba patlatıldı. Yine sivil insanlar öldürüldü, yaralandı. Hükümet sözcüsü, bakanlar ve Vali olaydan birkaç saat sonra patlamanın sorumlusunun Suriye devleti olduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanı, gücümüzü sınamasınlar dedi. Egemen medyada ilk sayfalarda günlerce yer aldı. Bununla birlikte, önceki patlamada olduğu gibi kamuoyu halâ hem delillerle hem uygulayıcılarla hem de sorumlularla ilgili bilgiye sahip değil. Bekliyoruz.
Yazımı kaleme aldığım günün bir gün öncesinde, yine Reyhanlı’da, yine araç içerisine konmuş bombalar patlatıldı. Hem de polis istihbaratının olası saldırı için uyardığı bilgisine rağmen, kent merkezinde iki araçtaki bombalar kısa aralıklarla patlatıldı. Başbakan Yardımcısı birkaç saat içerisinde açıkladı: “...uygulayanı da sorumluları da biliyoruz.” Bu saldırıda resmi açıklamalara göre, şimdiye kadar 46 yurttaşımız öldü, 29’u ağır 100’ün üzerinde yurttaşımız ise yaralandı. Daha da vahimi bu saldırı karşısında çok sayıda kişi, iç savaştan kaçıp sığınan Suriyelilere saldırdı. Televizyonlarda Reyhanlı halkıyla yapılan röportajların gösterilmemesi dikkat çekiyor. Sansüre karşın, kentteki dostlarımızdan aldığım bilgiye göre, Hükümete yönelik tepkiler yoğun biçimde dile getirilmeye başlanmış ve ölenlerin sayısı maalesef çok daha fazlaymış. Bununla birlikte, yetkililerimiz aynı yere işaret buyurmaya devam ediyor; sorumlu Suriye devleti. Dışişleri Bakanı yine: “... gücümüzü sınamasınlar...” diyor. NATO Genel Sekreteri Rasmussen, olaydan birkaç saat sonra Türkiye’nin yanında olduklarını açıkladı. Yalnızca bu açıklamadan hareketle bile NATO genel sekreterinin patlamanın sorumlularını bildiğini ve Türkiye dışında olduğunu ifade ettiğini söylememiz abartı olmaz. Hükümet de Bakanlar da NATO’da Suriye’yi, Esad yönetimini işaret ediyor. Suriye yönetimi de hem Türkiye’deki hem de Suriye’deki olayların sorumlusunun Türkiye olduğunu açıkladı.
Uzun bir süredir Başbakanın Suriye’ye müdahale edilmesi için BM’ye çağrı yaptığını, niyetiniz yoksa bari önümüzü kesmeyin demeye getirdiğini dünya basınından izliyoruz. Balkanlar, Afganistan, Irak ve Libya’dan sonra en aymazlar için bile meşruiyet sorunu yaşamakta olan emperyalistlerin Suriye’ye askeri müdahaleyi meşru hale getirme girişimleri ayan beyan ortada. Ellili yılların ikinci yarısından beri kontrgerilla aracılığıyla yaptıklarını yeniden yapmaya başladıklarını söylersek abartmış olmayız sanırım. Roboski katliamından bugüne kadar yaşanan benzer katliamların merkezi de sorumluları da birden fazla değil.
Uygulayıcılarının farklılığı ve çokluğu bizleri yanıltmasın.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Evrensel'i Takip Et