'Tetikçi'den, 'teşvikçi'den... 'göz yumucu'ya kadar!
Fotoğraf: Envato
“Üçü bomba yüklü beş araç, plakalarına kadar MİT tarafından belirlendiği halde neden bu araçlar bulunamadı?”; “Bombaların imal edildiği yeri polis neden öğrenemedi, öğrendiyse neden engellemedi?”; “Neden patlamadan beş dakika önce ilçenin elektriği kesildi?”; “Sınırlar delik deşik, herkes elini kolunu sallayarak girip çıkıyor; Hükümet neden önlem almıyor?”; “Kişiler şu ya da bu örgütten olabilir ama arkasında kimler var?” …gibi daha pek çok soru ve bu sorulardan türetilen sayısız iddia ortalıkta uçuşuyor.
İçişleri Bakanı ve diğer yetkililerin, “Saldırıyı yapan teröristler yakalandı; saldırıdaki sorumluluklarını itiraf da ettiler” açıklaması da soruları, sorular etrafındaki iddiaları ve ihtimalleri azaltmış değil.
Diyelim ki, İçişleri Bakanının, “Saldırıyı yapan örgütün el Muhaberat’la bağlantısı olduğu bilinen bir örgüt (örgütün Acilciler adlı örgüt olduğu belirtiliyor) olduğu” savı doğru çıktı; bu eylemi yapan grubun adamları itiraf ettiler! Bundan bu vahşi saldırının çözüldüğü, kimler tarafından yapıldığından öte arkasında kimin olduğunun açığa çıkarıldığı anlamını çıkarabilecek miyiz?
Şimdiden söylemeliyiz ki çıkaramayacağız!
Çünkü olay basit bir polisiye “suç vakası” değildir; siyasi bir eylemdir. Bu yüzden de saldırının siyasi boyutu, arkasında kim var; kimler yönlendirdi, kimler saldırganın işini kolaylaştırdı; kimler yapılacak bu eylemden rant sağlamak için göz yumdu?.. gibi sorulara açık yanıtlar verilmeden olayın gerçek failleri ortaya çıkmayacağı gibi bu saldırılara dayanak olan siyasi koşulların değişmesi için yapılacak girişimler de anlamsız kalır.
Burada, “Tetikçi kim?”i bir yana bırakarak, koşullar dikkate alındığında; şunlar açıktır:
1- Böyle bir saldırı, zaten başı her bakımdan dertte olan ve Türkiye’nin ve batının Suriye’ye daha sert müdahalesine çanak tutacak bir eylemdir; bu yüzden Şam rejiminin işine gelmez! Saldırı; el Muhaberat ya da onun içindeki kimi fraksiyonların, savaşı büyüterek amaçlarına varmak isteyenlerin desteği ile de yapılmış olabileceği gibi, söz konusu örgütün içindeki kimi başka eller tarafından yönetilenlerin de eylemi de olmuş olabilir.
2- Eylemden en çok çıkar sağlayacak olan öncelikle Türkiye ile ilişkileri sürüp gelen ve en önemli dayanakları da Türkiye olan Suriye’deki el Kaideci, el Nusracı terörist gruplardır. Bunlar böylece, Türkiye’de ve dünyada kendilerine karşı yönelen tepkiyi başka bir yöne çevirecekleri imkan elde etmişlerdir. İkincisi ise AKP Hükümetidir. Ki, hükümet bu saldırıyla kendisinin Suriye rejimine karşı yönelttiği ölçüsüz suçlama “muhaliflere” yardımını haklı göstereceği bir dayanak edinmiştir. Dahası saldırıyı, yakında ABD’ye gidecek olan Başbakan Erdoğan’ın da ABD’yi Suriye’ye daha fazla müdahale için kullanacağıdır. Erdoğan’ın ABD’den, “NATO’dan daha çok destek”, “Uçuşa yasak hava sahası”, “Tampon bölge”, “Muhaliflere daha çok yardım” için ısrarcı olacağı da dikkate alındığında, bu saldırının kimin işine yaradığı daha iyi anlaşılmaktadır.
AKP Hükümeti ve Suriye’ye müdahalesinde Hükümetin arkasındaki çevreler bir yana bırakılırsa hemen herkes; bu saldırı kim tarafından yapılırsa yapılsın saldırının hükümetin Suriye politikasıyla bağlantılı olduğu konusunda hemfikirdirler.
Bu çok açıktır! Ve saldırı yapan örgüt kimliği bilinen ilişkileri hangi güçlerle olursa olsun, Ortadoğu’nun kaygan zemininde, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belirsiz olduğu böyle bir dönemde gerçeğe varmanın tek doğru yolu da; bölgesel ve uluslararası güçlerden kimlerin çıkarına olup kimlere zarar verdiğidir. Çünkü bir örgütün bilinen ilişkileri dışında tam karşısında görünen güçlerin çıkarı doğrultusunda kullanıldığı, teşvik edildiği ya da göz yumma yoluyla böyle bir çizgiye itildiği sıkça tanık olunan bir vakadır.
Bu yüzden de İçişleri Bakanı Güler’in “Örgütün ilişkisi böyledir; öyleyse bu saldırının arkasında Suriye rejimi vardır” deyip işin içinde çıkması saldırıyı basit bir “polisiye vakaya” indirmek demektir. Bu yüzden de bugün tartışılan; ortaya çıktığı iddia edilen örgütün arkasında olduğu bilinen göçlerden öte saldırının gerçekleşmesinde kimlerin “teşviki”, “yardımı”, “göz yumması” olduğu çok daha önem kazanmıştır.
Daha CİA, MOSSAD, MI6 vb. bölgede fink atan öteki büyük güçlerin istihbarat örgütlerinin etkisi ve yönlendirmelerini hiç hesaba katmadan bile saldırı bu kadar çok yönlü ele alınması gerekir. Aksi; gerçekçi bir çözüme varılması, bölgede barış ve halkların kardeşleşmesi için adımlar atılması olanaksız olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00