Daha agresif bir politika
Fotoğraf: Envato
Washington’a giden yolda cesetler sürükleniyor. Obama’nın ofisine doğru yola çıkmaya hazırlanan Başbakanın, ABD’den “daha agresif bir politika izlemesi” için talepte bulunabilmesinde bu dehşet tablosunun desteği işe yarayacak mı?
Seyahat öncesinde ABD’den gelen yorumlar bu yöndeki beklentilerin karşılanacağı yolunda umut vermiyor. ABD’nin Esad’ın gidişini zamana yaymak ve şiddet kullanmadan çözmek eğiliminde olduğu söyleniyor.
Türkiye ise, dünkü Evrensel’in manşetinde çok isabetle söylendiği gibi, derin stratejinin açtığı ceset kuyusunun dibinden bakıyor ve herkesin kendisini desteklemesini istiyor.
ABD’nin ve İsrail’in kurduğu oyunda daha etkili bir rol kapmaya çalışan Türkiyeli politikacılar ve stratejistler, bunun ancak daha şiddet yanlısı, daha saldırgan, daha mütecaviz bir kimlikle sahneye çıkmakla mümkün olduğuna inanıyorlar.
“ABD daha agresif bir politika izlemeli” lafı bu boyundan büyük girişimin özetidir.
Agresif, genellikle hastalıklı bir psikolojik durumu ifade etmek için kullanılan bir kelime. Bu yüzden olumlu çağrışımları yaratmaktan uzak. Ama izlenen çizginin siyasi boyutlarına eşlik eden psikolojiyi özetlemesi bakımından çok elverişli.
Saldırganlık, ya temel bir ihtiyacın karşılanması için aynı amaca yönelmiş rakipleri ortadan kaldırmak üzere, ya da korkuya kapılan hayvanın kendisini savunmak için başvurduğu bir hareket tarzıdır. Açlık, cinsel içgüdüler, hayat alanının tehdit altında olduğunu hissetmek gibi etkenler, hayvanları saldırgan yapar. İnsan denen hayvan da aslında bunun dışında değildir. Ama bir devletin saldırganlığı hayvansı içgüdülerle, korkularla, ihtiyaçlarla değil, doğrudan doğruya iyice düşünülmüş ve bir dizi mekanizmadan geçmiş siyasi kararlarla ortaya çıkar. Hayvanınkini mazur görebiliriz, ama bir devletin önceden düşünülüp planlanmış agresif- saldırgan tutumunu haklı ve meşru gösterecek hiçbir gerekçe bulunamaz.
Bu kelimenin Milliyet’in Washington Temsilcisi Pınar Ersoy’un kaleminden tesadüfen çıkmadığını düşünmek için pek çok neden var. Bir süredir, ABD ile Türkiye arasında Suriye konusunda kimi taktik görüş farklılıkları olduğu hissediliyor. Amerikalılar, uzun vadeli planları içinde anlık ve tepkisel adımlar atılmasını elbette tehlikeli buluyorlar ve Ortadoğu batağının kolay geçilemeyeceğini biliyorlar. Türkiye’nin konuya düz ve inceliklerden uzak baktığını, “Basar geçeriz, kapıp gideriz” gibi kasaba pazarı ağzıyla politika yaptığını da biliyorlar. Belki de, kapalı kapılar ardında “Bir de bununla mı uğraşacağız!” diyerek kafalarını kaşıyorlar… “Agresif” kelimesi böyle bir değerlendirmenin sonucunda ortaya çıkmış gibi görünüyor. Ve daha önemlisi, Türkiye’nin ABD’den beklentilerini tanımlamaktan çok, Amerikalıların muhatapları hakkındaki örtülü düşüncelerini dile getiriyor.
Recep İvedik denilen tipin “agresifim, kompleksliyim…” sözleriyle başlayan ünlü tiradının gün gelip uluslararası politikada açıklayıcı bir etki kazanacağını kimse tahmin edemezdi… Ama burası Türkiye ve Recep İvedik ansızın karşınıza çıkabilir.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43