Reyhanlı ya da 'Cephe arkası'
Fotoğraf: Envato
Reyhanlı’daki katliamın, Türkiye hükümetinin, sermaye partileri ve “medyası”nın Suriye’ye karşı yürüttükleri savaşçı politikanın ürünü olduğu, gün geçtikçe daha açık ve anlaşılır olacak. Hükümetin dört bakanının, önceden hazır ve bekliyormuş gibi basına anında yaptıkları “Katiller belli ve yakalandı” açıklaması; Hürriyet, Milliyet, Sabah, Yeni Şafak gazetelerinin onların ağzından alarak manşete taşıdıkları başlıklar, Erdoğan ve Davutoğlu’nun “Cezasını misliyle vereceğiz” açıklamaları, hükümetin askeri ve psikolojik savaş politikasını açığa vuruyor. Erdoğan-Davutoğlu’nun aktif rol oynadıkları Suriye politikasının “Osmanlı’yı diriltme” cengaverliği ile bağı gizli değil. Suriye’de devam etmekte olan iç ve dış savaşın AKP hükümeti tarafından, Suudi gericiliği ile birlikte ve ABD’nin desteğinde körüklendiği, Suriye devletine karşı savaşan örgütlerin koordinasyonunun Türkiye’de yapıldığı, İstanbul ve Hatay’ın çetelerin barınma, toplanma ve savaş stratejisi belirleme merkezleri olarak kullanıldığını “dünya alem” biliyor! Çetelerin her türden silahla teçhiz edilmelerinin, parasal desteğin, askeri eğitimin bu ülkeler tarafından gerçekleştirildiğini, az çok insani karaktere sahip herkes söylüyor, yazıyor, konuşuyor. El Kaideci-Nusracı çeteler Suriye’nin kentlerini yakıp yıkarken tüm bu askeri-lojistik, diplomatik ve mali koordinasyon ve desteği kullandıklarını gizleme gereği bile duymuyorlar. Buna rağmen direnen Suriye yönetiminin yıkılması için Erdoğan hükümetinin, ABD’yi doğrudan müdahaleye ikna için her türlü girişimde bulunmaktan geri durmadığı, bunun için önümüzdeki günlerde Obama ile görüşmeye gittiği de biliniyor.
Reyhanlı’daki canavarlık tam da böylesi bir zamanda ve böylesi bir askeri-psikolojik ortamda gerçekleşmiştir. Peki bu durumda, o her zaman herkese “Beş N bir K” araştırıcı gazeteciliği dersi vermeye kalkışan rant yiyici gazeteciler, yazar-yorumcular, bu sorulardan birini dahi sormaksızın, yalancılığı yönetim politikası haline getirenlerin peşin hükümlü ya da hazırlanmış senaryoların ürünü sözlerini manşete çıkarıp makalelerinin ana konusu yapmakta hiç ar etmediler? Manşet haber başlıklarını savaşa çağrı sözcüklerinden oluşturanlar, olayların neden ve niçinlerini hiç hesaba katmaksızın yalnızca katliamın derin acısı üzerinden kumar oynamayı seçerlerken, Muammer Güler’in İstanbul Valiliği dönemindeki icraatlarından bile hiçbir sonuç çıkarmadan suç ortaklığına soyundular. Bombalama neden şimdi, kimin yararına, hangi politikaların sonucu, ne tür beklentileri doğurmaya yönelik vb. yönünde soru sorma ihtiyacı dahi duymadan hep bir ağızdan bağırdılar: “Kiralık katiller”, “itiraf ettiler”, “para için yapmışlar”, “emir Esat’tan, tetik Miraç’tan”, “Bunun cezasını vereceğiz!”
Ne, bombalamanın, Erdoğan’ın ABD’nin daha etkin ve dolaysız müdahalesini sağlamak için Obama ile yapacağı görüşme öncesine denk gelmesini önemsediler ne de Rusya ve ABD’nin “Sorunun çatışan tarafları bir araya getirerek oluşturulacak yeni bir yönetim ile siyasi yoldan çözümü”nde anlaşmalarını. Ne, Reyhanlılıların bombanın ÖSO tarafından konduğuna dair düşüncelerini önemsediler, ne Birleşmiş Milletler Temsilcilerinin “muhalifler kimyasal silah kullanıyor” açıklamalarını dikkate aldılar ne de el Kaideci-Nusracı, ÖSO çetelerinin daha çok destek sağlamak için baş vurdukları provokasyon ve taktikleri. Her tarafı sarılmış, tüm önemli kentleri tahrip edilmeye devam eden, Suudi gericiliği, Türkiye, Katar, İsrail’in fiili, Fransa ve ABD’nin dolaylı desteğindeki “muhalefet” in dış desteklerini güçlendirme ve artırmanın kendisi için aptallıktan başka bir anlamının olamayacağını düşünemeyecek kadar aptal olmayan Suriye yönetimini “fail” gösteren M. Güler, T. Erdoğan, B. Atalay ve Yavuz’un sümsük miralayının ardı sıra manga oldular.
Türkiye halkının, estirilen ihanet kasırgasını savuşturma ihtiyacının arttığı bir dönemdeyiz. Suriye’ye dolaysız askeri müdahale politikası sermayenin çıkarına olabilir, ama halklar için yıkım, katliam ve geriye gidişten başka bir sonuç vermeyecektir. Reyhanlı’daki türden katliamları kimlerin yaptığından önce, bu tür katliamlara neden olan politikaların terk edilmesi önem taşıyor. Bu politika çünkü terk edilmediği sürece, hangi tarafta olursa olsun yeni katliamlara, yeni acı ve büyük yıkımlara neden olacak bir politikadır. Sömürgeci yayılmacılıktan yana olanlar, bu tür katliamların “Ortadoğu politikasında ‘etkili bir aktör’ olmanın ‘Kaçınılmaz maliyetlerinden biri’ olduğu” nu söylüyor, “Statükoculuktan kurtulup yayılalım” istiyorlar. Bu daha çok kan, daha fazla katliam demektir; reddediyoruz! “Faili ortada, elbette ki Suriye rejimi!” diye kestirip atanlar, Türkiye’nin Suriye üzerine yürümesini isteyen savaş rantiyeleridir. Hak ettikleri halkın öfkesi, nefreti olmalıdır.
Reyhanlı’yı cephe gerisi haline getirenler, Suriye’yi yıkma cephesi oluşturanlardır. Suriye’de “devrim oluyor!” naraları atanlar emperyalistlerin çanak yalayıcılarıdır. Kapitalizmi barış ve herkes için umut, refah ve mutluluk sistemi olarak gösterenler ülkelerin ve halkların yağmasından beslenenlerdir. Reyhanlı, Suriye, Türkiye, İsrail, Lübnan, Filistin, Afganistan ve Irak, ve kapitalizmin yeni atölyeleri sefil “cehennemi” Asya ülkeleri, Bangladeş, Endonezya, Malezya, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerde yaşananlar bu politikaları açığa vuruyor. Dersi hayatın kendisinden almak, yalan ile gerçekleri kıyaslamak; dost-düşmanı doğru tanımak gerekir. Böylesi kargaşa dönemleri bunu daha da gerekli kılar.
- Burjuva devletleri halklar için mi savaşıyorlar? 16 Ocak 2025 04:59
- Bölgesel gelişmeler ve devrimci yayıncılıkta ‘tekrar’ın yeri 09 Ocak 2025 05:31
- 2025’e ilk yazı: Kim av kim avcı? 03 Ocak 2025 07:20
- 2025’e ilk yazı: Kim av, kim avcı? 03 Ocak 2025 04:00
- Yıkım, yoksullaşma ve savaşlar yılı 26 Aralık 2024 06:32
- Emperyalistlerin maşaları ! 19 Aralık 2024 05:58
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54